Almanya’da Müslümanlara karşı nefret dalgası dinmedi

 

Berlin’de 12 yıldır bu şehirde yaşayan İsrail vatandaşı 26 yaşındaki Şahak saldırıya uğramış. Yerel basın ona saldıranların güneyli, Türk veya Arap kökenli olduklarını yazmış.

Bunun üzerine saldırıya uğrayan Şapira Süddeutsche Zeitung’a verdiği mülakatta bir metro durağında 7 erkeğin anti-semit şarkılar söyleyip, “Kahrolsun İsrail, Kahrolsun Yahudiler” şeklinde sloganlar attığını, kendisinin bunları cep telefonu ile kaydedince yumruklanıp, tekmelendiğini anlatmış. O “bu saldırı olayını Müslümanlara karşı nefret oluşturulmak için” sahnelendiğini söyledi. Ona göre saldırganlar Neonazi ve saldırılan şahıs da Arap da olabilirdi demiş.

İşte bu nevi saldırıların artma ihtimali mevcut.

Şimdilik taraflar gösteriler yapıyorlar. Kanzler (Başbakan) Merkel yeni yıl dolayısıyla televizyonda yaptığı konuşmasında vatandaşları provokasyonlara kapılmamaları, yabancılara nefret gösterilerine katılmamaları için uyarmıştı. Ancak olaylar yatışacak gibi gözükmüyor.

Saksonya eyaletinin (devletinin) başkenti Dresden, İslamlaşmaya karşı Avrupalılar hareketinin merkezi rolünü üstlenmiş bulunuyor.

Dresden’de on binlerin katıldığı protesto gösterisinde “Merkel çekilsin!” talepleri sıkça duyuldu. Gazeteci ve ana konuşmacı Udo Ulfkotte ”Politikacılarımızın davranışı 1989’da Doğu Almanya’nın çöküşündeki davranışlara benziyor” şeklinde bir yorum yaptı. Göstericiler kendi aleyhlerine yazan gazetecileri “yalancılar” ve “vatan hainleri” diye lanetlediler.

Gösteri sonunda insanlar dağılırken karşıt bir grup göstericilere saldırmak istedi. Polis zorlukla duruma hâkim oldu. Polis raporuna göre protesto gösterisine 2.500 kişi katılmış. Pediga, Dresden’deki 12. toplantısını gelecek pazartesi yapacağını bildirdi.

 

Türkiye’deki gazetelerinin yazdığı gibi anti-İslam hareketler henüz sona ermedi.

Hafta başında Köln’de Pegida gösterisine karşı olanların gösterisi de oldu. Yabancı düşmanlığını protesto etmek maksadıyla saat 18.00’de birçok bina ve köprünün ışıkları kapandı. En dikkat çekicisi ise meşhur Köln Dom’unun (başkilisesinin) ışıklarının söndürülmesi oldu.

Köln Büyükşehir Belediyesinin Başkanı Jürgen Roters’in hemşerilerini “yabancı düşmanlığına ve dışlanmaya karşı” iyi bir cevap vermeye çağırdı. Bunun etkisi de oldu denilebilir. Pegida veya Köln’deki adlarıyla Kögida göstericileri 500’e karşı 3 bin gösterici ile azınlıkta kaldılar. Bonn’da da buradaki adıyla Bogida’nın 300 göstericisi karşında on misli fazla karşı gösterici vardı.

Göçmenler Şûrası Pegida’yı ciddiye almak gerekir diye uyarıyor.

 

Gösterilerin ardında korku mu var?

Araştırmacılar bu ihtimali pek kabul etmiyorlar, ön yargıların rol oynadığını varsayıyorlar. Modern çağımızda homojen bir milli devletin olamayacağı gerçeğinin bir şekilde anlatılması gerekliliği vurgulanıyor.

Başta Dresden’de 17.500 kişi “İslamlaşmaya” karşı gösteri yapmıştı. Daha sonra bu gösteriler politikacılara karşı da oluştu.

 

Yabancılara karşı nefretin oluşmasında eksik bilgiler, yanlış algılamalar da rol oynuyor.

Hanna Beitzer’in yazdığına göre, Friedrich Ebert Vakfının kamu araştırmasına göre, deneklerin % 42’si sığınma hakkı isteyenlerin çoğu ülkelerinde hiçbir şekilde takibata uğramıyorlar diye düşünüyor. % 38’i Sinti ve Roma’lar (roman) suça yatkındır diye düşünüyor. % 18’i ise Federal Almanya’da birçok yabancı olması dolayısıyla tehlikeli bir şekilde yabancılaştı diye varsayıyor.

 

 

Pegida’nın tezlerine göre, otoriter bir yapıya ihtiyaç var. Dolayısıyla gösterilerde “Putin Yardım Et!” gibi pankartlara da rastlanıyor.

Araştırmaya katılanlardan % 36’sı “güçlü bir milli duyguya sahip olmanın cesaretini tekrar kazanmalıyız” tezini destekliyor. Demek Almanların bir kısmında ezilmişlik hissi var. Bu bilhassa 1989’dan sonra Federal Almanya’ya katılan eski Doğu Almanya vatandaşlarında güçlü. % 27’nin “Müslümanların kendilerinden daha fazla saldırgan olduklarına” dair inançları var. Pegida taraftarları kendilerinden “Alman halkı”, “Alman cemiyeti”, “biz Almanlar” derken diğerlerinden ise “Müslümanlar” diye bahsediyorlar.

Müslüman olmayan halk arasında yapılan kamu yoklamasında % 67 Müslümanları pek bilmediklerini söyledi. Deneklerin % 70’i Almanya’daki Müslümanların oranları hakkında abartılı rakamlar verdi. Deneklerin % 25’i ise ülkedeki Müslümanların oranı % 20’den fazla diye ifade etti.

Gerçekte ise bu oran % 5.

Fakat aynı zamanda %67, Müslümanların taleplerle orta çıkmalarının normal olduğunu belirtti. Ancak % 60’ı sünnetin yasaklanmasını, % 50’si öğretmenlerin başörtüsü takmamalarını ve % 42’si cami inşaatlarının sınırlandırılmasını talep etti. Yine de Almanların çoğu Müslümanlarla komşu olmayı arzulamamaktalar.

Şüphesiz aşırı sağcılar bu gösterilerden kendi maksatları için yararlanmaktadırlar. Bu da Almanya için bir tehlike ve utanç olmaktadır.

 

 

Federal Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maizière CNN televizyonunda tanınmış gazeteci Christiane Amanpour’un sorularına cevap vererek, Batının endişesini yatıştırmaya çalıştı. “Dresden’deki protestolar lokal bir fenomen, ülkenin başka şehirlerinde tam tersine protestolar oldu, küreselleşme ve modernleşmenin kodu aslına İslam’dır” dedi. De Maizière “Almanya Nazi döneminden dersini aldı ve etkin bir demokrasiye sahip, radikal eğilimlere karşı devamlı mücadele edecektir” dedi. Bu sözleri ne kadar inandırıcı oldu, bilemeyiz.

Ancak bu gösteriler rejime karşı bir ayaklanma olarak da algılanabilir.

Dresden’deki olaylar buzdağının görünen zirvesi belki. Kaç yıldan beri Berlin, Brüksel ve Washington’da siyasete, ekonomiye, basına hâkim elit sınıflara karşı bir ayaklanma başlamış bulunuyor (Occupy hareketi). Bu elitler kendi menfaatleri (para ve/veya güç) için halkı aptal yerine koymakla suçlanıyor. Halk daha basit çözümler istiyor.

Ancak Doğu’daki ve Batı’daki Almanlar tarihlerinin hiç bir döneminde bugünkü kadar özgür ve müreffeh yaşamıyorlardı. Buna rağmen bu nevi protestolar ortaya çıkıyorsa, meseleyi daha derinlemesine incelemek gerekmektedir.

 

 

 

Author: Nadir Devlet

Prof. Dr., Türk Dünyası tarihi ve uluslararası ilişkileri uzmanıdır. 20 ve 21. yüzyılda Rusya, Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk halklarının geçmişi, bugünü, siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik yapıları üzerinde yoğunlaşmıştır.

Share This Post On

Submit a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Share This