DÜNYANIN GELECEĞİ VE BİLİMKURGU

 

Hikâyenin başladığı günden 97 yıl önce, bir nükleer patlama dünyaya kıyamet gününü getirir ve uygarlık yok olur. Ancak 12 uluslararası uzay istasyonunda 400 kişi hayatta kalmıştır ve dünya çevresindeki yörüngede dönmektedirler.

Üç kuşak bu istasyonlarda dünyaya gelir ve sayıları 4 bine ulaşır. Birbirine kenetlenmiş olan bu 12 istasyondaki insanlar hayatta kalma savaşı içine girmişlerdir. Dolayısıyla doğum kontrolü çok sıkı uygulanmakta, bunu ihlâl edenlere veya başka türlü suçlara karışanlara idam cezası verilmektedir. İdamlar şahısları uzaya atma şeklinde gerçekleşmektedir.

Bu istasyon küresini yönetenler, radikal bir kararla, seçtikleri 100 genci dünyaya göndermeyi planlar. Belki de dünyada hayat yeniden başlamıştır. Diziye The 100 (100’ler) adını veren işte bu gençlerdir. Aralarında dizimizin kahramanı, askeri baştabibin kızı Clarke, kürenin yöneticisi Wells’in oğlu, iki kardeş Bellami ile Oktavia da vardır.

Sonuçta bu 100 genç bir uzay aracı ile dünyaya yollanır. Araç dünyaya çarpar, bir kısmı kazada ölür. Hayatta kalanlar ise düşmanca bir dünya karşılaşmışlardır.

Kass Morgan’ın romanından uyarlanan bu dizi, ikinci sezonunu tamamlamak üzere. Dizi Digitürk kanallarında da Türkçe altyazılı olarak gösteriliyor.

 

**********

 

Benim bilimkurguya merakım çok uzun yıllara, delikanlılık çağıma dayanır.

İlk olarak Isaac Asimov (1920-1992)’un eserlerini okuyarak bilimkurguya merak sarmıştım. Şimdi de fırsat buldukça Almanca bilimkurgu kitapları okurum. Tabii ki okumaktan daha kolay ve tembelce olanı izlemektir.

Unutulmayacak bilim kurgu filmlerinin başında 1968 yapımı, Charlton Heston’un başrol oynadığı Planet of Apes (Maymunlar Cehennemi) gelir.

 

Yine herkesin hatırlayacağı bir dizi, başrolde USS Enterprise uzay gemisinin Amirali James T. Kirk olarak William Shatner’in oynadığı Star Trek (Uzay Yolu) dizisi olmuştur. 1966 ile 1969 yılları arasında hemen her çocuğun izlediği bu dizi, nostaljik olarak bugün dahi gösterilmektedir.

 

Daha sonra Star Trek dizileri ardı ardına geldi. The Next Generation (Gelecek Kuşak 1987-1194), Deep Space Nine (Derin Uzay Dokuz 1993-1999), Voyager (Seyyah 1995-2001) ve Enterprise (Atılgan 2001-2005). Ayrıca bu diziden ilham alınarak hatta birinde ilk ekibin aktör ve aktrislerinin oynadığı filimler de çekildi.

 

 

 

Son yıllarda öne çıkan bilim kurgu dizilerini şöylece sıralayabilirim:

Almost Human (Neredeyse insan), Falling Skyes (Çöken Gökyüzü), Fringe (Saçak), Forever (Sonsuza dek), Game of Thrones (Taht Oyunları), Stargate Atlantis (Yıldız Kapısı Atlantis), Stargate Universe (Yıldız kapısı evren), Terminator (Yok edici),Terra Nova (Yeni Dünya), The Last Ship (Son gemi).

Adlarından anlaşılacağı gibi bu dizilerin hemen hepsi ABD’de çekilmekte, gösterilmekte ve yurt dışına pazarlanmaktadır.   ABD’de geniş bir seyirci kitlesi ve birçok (ücretli) televizyon kanalı olması, yapımcıları bu nevi projelere girmeye cesaretlendirmektedir.

 

 

Bu bilim kurgu dizi ve filmleri, insanlığın geleceği hakkında varsayımlar, öngörüler içerir.

İnsanlık uzaya giderse orada çok çeşitli insan dışı varlıklarla karşılaşacak. Onların da birbirleri ile mücadele ettiğini ve birçoğunun insanlara düşman olduğunu görecek. Kısacası mücadele hangi yüzyılda olduğumuza bakmaksızın devam edecek. Teknolojiler gelişecek ancak insanın zayıf karakteri düzelmeyecek. Bu bakımdan bu nevi diziler bizlerin teknoloji dışında pek de uygarlaşamadığımızı, başkalarına karşı hoşgörülü davranma melekesi kazanamadığımızı göstermekte.

 

Bilimkurgu dizi veya filmleri dünyanın geleceğini oldukça negatif çizmektedir. Hemen hepsi bir felâket senaryosuna dayanmaktadır.

Başta insanoğlu dünyanın kaynaklarını bitirmiş, dünya yaşanamaz bir duruma dönüşmüştür. Hayatta kalanlar da ilkel bir düzeye düşmüşlerdir. Yazar, yapımcı ve rejisörlerin böyle negatif bir tablo çizmelerinin aslında haklı gerekçeleri vardır.

Dünyada nüfus hızla artmakta, birçok yerde açlık ve iç savaşlar sürmekte, insanoğlu kullandığı teknolojilerle çevreyi kirletmektedir ve en bilinen örneği ise ozon tabakasının delinmesidir. Tüm bu etkenler iklim değişikliğine ve sonunda insanın felâketine yol açacaktır.

Bütün negatif mesajlara rağmen biz hala neden bilimkurgu filmleri izliyoruz sorusuna kolay cevap verilemez. Belki insan merakı kötüyü de izlemeye yönlendiriyor bizi.

 

 

Son yılların en etkili ve görselliği en yüksek bilimkurgu örnekleri ise 2011 tarihli Avatar ile yeni bir buzul çağının başlangıcını anlatan The Day After Tomorrow (Yarından Sonra) filmleri.

Bana sorarsanız bilimkurgu, bütün karamsarlığına rağmen sizi bugünkü dertlerden uzaklaştıran, kafanızı boşaltan eğlenceli bir araç. Tavsiye ederim.

İyi seyirler…

 

 

 

Kapak görseli

 

Author: Nadir Devlet

Prof. Dr., Türk Dünyası tarihi ve uluslararası ilişkileri uzmanıdır. 20 ve 21. yüzyılda Rusya, Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk halklarının geçmişi, bugünü, siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik yapıları üzerinde yoğunlaşmıştır.

Share This Post On

Submit a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Share This