EKONOMİNİN ÜLKELERİ ÇÖKERTME ÖZELLİĞİ: RUSYA ÖRNEĞİ

 

Her bir ferdin hayatta kalabilmesi için belli bir gelire ihtiyacı olduğunu hepimiz biliriz. Yoksa neden çalışalım ki?

Fertler için olduğu gibi ülkeler için de ekonomik gelir en önemli istikrar aracıdır. Bir ülkede ekonominin istenildiği gibi olumlu seyretmesi çeşitli iç ve dış nedenlere bağlıdır. Üretimi ve ihracatı yüksek olan ülkelerin istikrar skalasının en üstünde olduğunu görürüz.

Bugün dünya ekonomisinde ilk 20’ye giren ülkeleri GSYİH’larına (gayrı safi yurtiçi hâsıla) göre belirliyoruz.

Buna göre ABD, Çin, Japonya ilk üçe giriyorlar.

G-20 arasında 12. sıraya yerleşen Rusya’nın GSYİH’sı 1 trilyon 465 milyar 079 milyon dolar iken, 18. Sıradaki Türkiye’nin GSYİH’sı 815 milyar dolarla Rusya’nın yarısından biraz fazla. Rusya’nın nüfusu 140 milyon (Türkiye’nin neredeyse % 50 fazlası), yüzölçümü 17 bin km² (Türkiye’nin 21 katı) ve yeraltı zenginlikleri Türkiye ile karşılaştırılmayacak kadar çok bulunuyor.

Bu verilere göre Rusya’nın dünyada ekonomik açıdan çok daha iyi konumda olması gerekirdi. Ama olmadığı için Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kırım’ı işgal etmek ve Ukrayna’yı istikrarsızlığa sürüklemek gibi bir tehlikeli macerayı göze aldı.

Rusya’nın tarihinde bu nevi tehlikeli politikalar ilk değil. Geçmişte de başlıca ekonomik istikrarsızlık yüzünden iki defa dağılma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştı.

 

Rusya 1904 yılında Japonya ile savaşa girmiş ve bir yıldan sonra savaşı kaybetmişti. Savaş nedeniyle artan enflasyon ve işsizlik ülkede siyasi istikrarı bozmuştu. Bunun üzerine Çar halka bir takım haklar vermek zorunda kalmıştı.

Bu sorunu iyi kötü atlattı denilirken bu sefer daha büyük bir maceraya girişti ve Birinci Dünya Savaşına katıldı. Savaş neticesinde büyük maddi ve insani kayıp verdi. Üretim düştü, ülkede savaş ekonomisi uygulanmaya başladı. Her şey orduya sarf edilmeye başladı. Savaş nedeniyle köylerde çalışacak erkek nüfus çok azaldı. Halkının ¾’ünün köylü olduğu bir ekonomide, bu durum ciddi sorunlar yarattı. Üretim azaldığı için gıda pahalandı. Ülkede tekrar enflasyon, kıtlık ve işsizlik had safhalara ulaştı.

Savaşın üçüncü yılında 1917 Ekimi’nde Lenin’in liderliğindeki Bolşevikler St. Petersburg’da iktidarı ele geçirdiler. Neticede iç savaş patlak verdi ve neredeyse beş yıl sürdü. Bu sürede açlık oldu, açlık ve savaş neticesinde çok insan öldü. Varlıkları olanlar da yeni rejimde her şeylerini kaybettiler.

30 yıldan fazla iktidarda kalan Stalin’in diktatörce yönetimi Rusya’yı, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği adında yeniden bir güç haline getirdi. Rusya’yı endüstriyel bir güce çevirdi.

İkinci Dünya Savaşından müttefikleri ABD ve Büyük Britanya sayesinde galip çıktı. Bu onun bir 45 yıl daha ayakta kalmasını sağladı. Ancak liberal ekonomiyi reddeden yapısı dolayısıyla halkını ancak basit ihtiyaçları karşılanan fakir bir yaşamda eşitleyebildi.

Diğer yandan dış ülkelere yönelik propaganda ve askeri harekâtlarından vazgeçmedi. Neticede on yıl süren Afganistan savaşı, sübvansiyonlarla yaşayan halkın ataleti ve ekonomik reformların yapılmaması nedeniyle SSCB’nin dağılışına şahit olduk.

 

Ağustos 1991’de Sovyetler Birliği Komünist Partisinin son Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov’a karşı düzenlenen darbe teşebbüssü ile ülke dağılma sürecine girdi. Çünkü Gorbaçov iktidarının beş-altı yılında ülkeyi ekonomik istikrarsızlıktan kurtaramamıştı. Neticede üç Slav Cumhuriyeti SSCB’yi dağıtma kararı aldılar ve 1 Ocak 1992’de bu federasyon fiilen dağıldı.

Sonuçta SSCB’nin birlik cumhuriyeti statüsü taşıyan 15 eski Sovyet Cumhuriyeti, Bağımsız Devletler Topluluğu adıyla (ancak 12’si katıldı) bağımsız oldu. En büyük topraklar ve zenginlik Rusya Federasyonunda kaldı.

Böylece Çarlık Rusya’sından ortaya çıkan SSCB 22 milyar 500 milyon km²’lik toprağının 5 milyon 500 bin km²’sini (Türkiye’nin 7 misli) kaybetmiş oldu.

Bu ülkeler ilk yıllarda çok ciddi ekonomik sıkıntılara düştüler. Enflasyon kontrolden çıkarak Rusya’da ÜFE (üretici fiyat endeksi) 1992’de % 3.275’e (yüzde üç bin iki yüz yetmiş beş) ulaştı.

Bu korkunç durum 1995 yılına kadar devam etti. Rusya ve diğer ülkelerin bu fırsattan yararlanmak isteyen başka güçlerin askeri saldırısına uğramaması büyük şansları oldu. ABD ve AB ülkeleri BDT ülkeleri liberal sisteme, yani kendilerinin benimsedikleri kapitalist sisteme geçecekleri için tersine destek verdiler. Bunun dışında ise Rusya’nın çevresinde bu istikrarsızlıktan yararlanabilecek güçlü ülkeler (belki Çin dışında) mevcut değildi.

 

Günümüzde G-20 üyesi, silah pazarında üçüncü ihracatçı ülke, zengin petrol ve doğalgaz kaynakları ve en önemlisi de nükleer güce sahibi Rusya Federasyonunun ekonomik istikrarı ne durumdadır?

Putin’in güç kullanarak komşusuna ait Kırım’ı işgal etmesi, Doğu Ukrayna’da ayrılıkçıları desteklemesi ve kendisine ekonomik ambargo uygulayan ülkeleri tehdit etmesinin gerçek sebebi nedir?

 

1991 yılında UNESCO’nu İpek Yolu Projesi çerçevesinde Orta Asya cumhuriyetlerini dolaşırken Aral Gölünün güneyinde Muynak şehrine uğramıştık. Orda iki bin kişinin çalıştığı bir balık konserve fabrikası vardı.

Aral Gölü ciddi şekilde kurumaya başladığından balık tutulamıyordu. Dolayısıyla istihdamı sürdürmek için Baltık Denizi’nde tutulan balıklar buraya uçakla getiriliyordu. Artık bir kutu konservenin maliyetini siz düşünün…

Bugün Rusya’da liberal sistem yerleşmiş gibi gözükmekle birlikte her şey hala devlet kontrolündedir. Üretim çok düşüktür. Tuvalet kâğıdı bile üretilmemekte, yurtdışından ithal edilmektedir. Rusya’ya uygulanan ambargo hayli etkili olmuştur. Rublenin değeri son aylarda neredeyse %50 düşmüştür.

Aksi takdirde Putin bu kadar tehditler savurmak gereğini hissetmezdi. Batı dünyası ile silahlı bir maceraya girerse, ülkedeki ekonomik durum daha da kötüye gidecek ve hoşnutsuzluk artacaktır. Acaba bu tekrar bir parçalanmaya yol açar mı? Bunu göreceğiz.

 

 

Kapak görseli

Author: Nadir Devlet

Prof. Dr., Türk Dünyası tarihi ve uluslararası ilişkileri uzmanıdır. 20 ve 21. yüzyılda Rusya, Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk halklarının geçmişi, bugünü, siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik yapıları üzerinde yoğunlaşmıştır.

Share This Post On

Submit a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Share This