FAŞİZMİ YENEN RUSYA’NIN 70. YILINDA FAŞİZME GEÇİŞİ

 

9 Mayıs’ta yeni adıyla Rusya Federasyonu, dönemindeki adı ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Almanya’yı yenmesinin 70. Yılını, bombastik askeri geçit törenleri ile kutladı. Böylece dosta düşmana Rus ordusunun ne kadar disiplinli ve güçlü olduğunu göstermek, rakiplerini ürkütmek istedi.

 

 

20 küsur ülkenin devlet başkanları veya başbakanları bu törenlere katıldı. Bunların arasında Devlet Başkanları (Çin Halk Cumhuriyeti) Xi Jingpin ile (Hindistan) Pranap Mukherjee ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon önde gelen misafirler idi. Ayrıca Mısır, Güney Afrika, eski Sovyet cumhuriyetleri Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan, eski dostlar Küba ve Venezüella devlet başkanları bu önemli güne katıldılar. ABD ve Batı ülkeleri, bunlar arasında Türkiye de cumhurbaşkanı seviyesinde katılmayıp, törene Moskova’daki büyükelçilerini yollamakla yetindi. Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko Kiev’de hükümetinin Rusya tarafından faşist olarak gösterilmesini lanetledi.

Açılış konuşmasında Putin, Sovyet askerlerinin 2. Dünya Savaşında vermiş oldukları kurbanları minnetle andığını söyledi. Büyük Britanya, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri halklarına, zaferin kazanılmasına katkıları dolaysıyla teşekkür etti. Ancak son on yıllarda uluslararası işbirliğinin sıkça unutulduğunu ve askeri blok mantalitesinin güç kazandığını belirtti. O bununla ABD ve NATO ortaklarının Rusya’yı askeri açıdan çembere almak istediklerini ima etti.

Almanya Kanzleri (Başbakan) Merkel, 9 Mayıs’taki askeri geçit resmine katılmadıysa da, ayın 10’unda Moskova’da meçhul asker anıtına çelenk koyarak saygı duruşunda bulundu. Putin Merkel’e bu kadar inceliği göstermiş, böylece Merkel de geçmişteki mağlubiyetin borcunu ödemiş oldu.

Moskova’da 9 Mayıs’ta gerçekleştirilen askeri geçit töreni sanki dosta düşmana bir uyarı şeklinde idi. 16 bin asker, 100 savaş uçağı ve yeni askeri teknoloji ürünleri gösterildi. Bunlar arasında ileri teknoloji ile donatılmış Armata T-14 savaş tankı dikkati çekti. Uzaktan kumandalı makinalı tüfek monte edilmiş bu araç, Rus askeri teknolojisinin geliştiğinin bir göstergesi idi. Ayrıca üç atom başlıklı uluslararası balistik füze taşıma kapasitesine sahip RS-Yars da dikkat çeken bir araç oldu.

Moskova’daki askeri törende ilk defa bir Çin liderinin de katılması, iki ülke arasındaki sıkı bağların göstergesi olarak algılandı.

 

 

Şimdi 70 yıl öncesine dönelim.

23 Ağustos 1939’da Sovyetler ve Almanya, dönemin dışişleri bakanlarının adlarıyla anılan Molotov-Rippentrop saldırmazlık paktı imzalandılar. Bu antlaşmanın gizli maddeleri çerçevesinde Almanya 1 Eylül 1939’da Polonya’nın bir kısmını, Sovyetler Birliği de 17 Eylül’de kalan kısmını işgal ettiler. Sonra Brest şehrinde müşterek bir askeri geçit töreni düzenlediler. Böylece 2. Dünya Savaşını, asılda bu iki ülke başlatmış oldu. Zaten iki ülke arasında 1930’lu yıllardan itibaren askeri işbirliği mevcuttu. Almanya’nın çok meşhur orgenerali Heinz Guderian, Almanya’ya 1. Dünya savaşından sonra askeri faaliyetler yasaklandığından, Batılıların fark etmemesi için subaylarını Kazan’daki Tank Okulunda eğitmiş idi.

Ancak Hitler aradaki antlaşmaya sadık kalmadı ve 22 Haziran 1941’de Sovyetler Birliğine saldırdı. Fakat çok farklı cephelerde savaşan Alman orduları dört yıl sonra savaşı kaybettiler. Çünkü Almanya karşısına tek Sovyetler Birliğini değil, Fransa, Büyük Britanya ve daha sonra ABD’yi de almıştı.

ABD Sovyet ordusunun hemen her türlü ihtiyacını karşıladı. Bugünkü değere göre 140 milyar dolarlık askeri ve lojistik yardım yaptı. 8 Mayıs 1945’te (Sovyetlerde 9 Mayıs) Almanya’nın kayıtsız şartsız teslimi ile Batı cephesinde savaş sona ermiş oldu. Uzak Doğuda ise iki Amerikan atom bombasına maruz kalan Japonya, 15 Ağustos 1945’te ABD’ye kayıtsız şartsız teslim olunca savaş burada da sona erdi.

Batıdaki çarpışmalarda 60 milyon insan öldü. Bunun 20-25 milyonu asker ise, kalanlar sivildi. Sivillerin 20 milyon kadarı savaş ve sonrasında patlak veren açlıktan öldü. Aynı zamanda Stalin’in savaş bitmeden önce 1944-1945 yıllarında sürdüğü Volga Almanı, Kırım Tatarı, Rum, Ermeni, Kalmuk, Çeçen-İnguş, Karaçay-Balkar, (Ahıska) Türk gibi etnik toplulukların takriben 1/3’i sürgün yüzünden öldü.

İşin ilginç yanı bu halkların temsilcilerinin Sovyet ordusu saflarında omuz omuza savaşmalarıydı. Sovyet ordusunun % 66,4 Ruslar, kalanları değişik ulusların evlatları teşkil ediyordu. Ruslar savaşa 5 milyon 756 bin evlatlarını kurban verdiler. Sırasıyla Ukraynalılar (%15,8) 1 milyon 377 bin; Tatarlar (% 2,16) 187 bin; Kazaklar (%1,4) 125 bin ve Özbekler (% 1,35) 117 bin asker kayıp verdi.

Bütün bu kayıplara rağmen 2. Dünya Savaşının galibi Sovyetler Birliği dünya dengelerini değiştirme, komünizm ideolojisini yayma pahasına halkını sefil durumda bırakmaktan çekinmedi.

2. Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler Birliği Mao’nun Çan-Kay-Şek hükümeti ile mücadele eden Komünist Partisine her türlü yardımı yaptı. Neticede 1949’da Mao Tse Dung iktidarı ele geçirdi. 1948’de kurulan Kuzey Kore ve Moğolistan Halk Cumhuriyeti de SSCB’nin cömert desteğini gördü.

1950’de Kore Savaşı patlak verince Çin ile birlikte SSCB de Kuzey Kore’yi destekledi. Vietnam Savaşı esnasında da aynen Çin ile Sovyetler Birliği her türlü desteği verdiler. Bu iki ülke böylece bölgede nüfuzlarını artırmak ve kendilerine dost sosyalist hükümetler meydana getirmek istiyorlardı. SSCB aynı girişimi Doğu Avrupa’da da yaptı ve Varşova Paktı ülkeleri ortaya çıktı. 1979’da ise Afganistan’a müdahale etti. Buradaki savaş on yıl sürdü. Bu arada Küba’da ve Orta Doğuda Sovyet nüfuzunu artırmak gayesiyle buralara hem silah hem ekonomik destek verildi.

1991 sonunda Sovyetler Birliği dağıldı. Onun en büyük varisi olarak Rusya Federasyonu ortaya çıktı. Putin bu gelişmeyi hala hazmedememişe benziyor.

Kuzey Kafkasya’da 1995 ile 1999 Çeçen Savaşlarından galip çıktı. Ancak bununla yetinmedi. 2008’de Gürcistan’a savaş açarak, Abhazya ve Güney Osetya bölgelerini ondan koparıp aldı. 2014’te ise Kırım ilhak edildi.

2014’te Doğu Ukrayna’da başlayan iç savaş, ateşkese rağmen hala devam etmektedir. ABD, AB ve diğer Batılı ülkelerin ambargosu Putin’i daha agresif olmaya itmiştir. Moskova’da düzenlenen askeri tören bunun bir göstergesi durumundadır.

Rusya’nın bu saldırgan politikası sebebiyle komşuları Baltık ülkeleri, Moldovya ve hatta Kazakistan tedirgindir. Nazarbayev, Putin’i tahrik etmeme politikası gütmektedir. ABD ve AB Birliği ülkeleri ile arası bozulmaya başlayan Rusya Federasyonu, Şanghay İşbirliği Örgütü ülkeleri ve bilhassa dev Çin ile sıkı işbirliği oluşturma telaşındadır.

Ayrıca NATO ittifakını sarsmak için Türkiye’ye cazip ekonomik teklifler yapmış bulunmaktadır. Aynı şekilde borç batağındaki Yunanistan’ın da ağzına da bal çalmıştır.

Ancak aynı Rusya’nın, daha doğrusu Stalin’in bizden KarsArdahan’ı ve Boğazlarda hak talep ettiğini de unutmamak gerekir. Ümit ederiz ki Rusya’daki soydaş ve Müslüman azınlıkların haklarının da Moskova tarafından devamlı kısılması, Ankara’nın dış politikasında gözden kaçmıyordur.

Kısacası hiçbir taraf arzu etmemekle beraber tekrar soğuk savaş dönemine benzer tahrikler çoğalmaya başlamıştır. Çünkü Moskova kendisinin de lanetlediği faşizm metotlarına hızla meyletmeye başlamıştır.

 

Son olarak Putin’in Sovyet dönemine olan ilgisini, kendi şahsi arşivimden bir anı ile göstermek istiyorum. 2011 yılında Tataristan – Kazan’da tanıştığımız eski Sovyet generallerinden (Tatar) Mahmut Gereyev kendisine “Tatar milletine hizmetlerinden ötürü” bir madalya verildiğinde Ben Tatar milletine hizmet etmedim. Sovyetler Birliğine hizmet ettim demişti.

Bu yılki 70. Yıl törenlerinde kendisine Putin’in hemen yanında yer verilmesi meseleyi ortaya koymuştur, zannederim…

 

 

Kapak görseli

Author: Nadir Devlet

Prof. Dr., Türk Dünyası tarihi ve uluslararası ilişkileri uzmanıdır. 20 ve 21. yüzyılda Rusya, Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk halklarının geçmişi, bugünü, siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik yapıları üzerinde yoğunlaşmıştır.

Share This Post On

Submit a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Share This