ferah kahvelerin olsun

 

böyle derdi eskiler kahve ikram edilip içip bittiğinde fincanı iade eder ya da fallarını kapatırken.

çocuk aklımla anlamaya çalışırdım ne demek?

yapılan kahveyi beğenmediler de mi ferah kahve yap diyorlar?

ferah kahve nasıl yapılır?

ferah?

kahve?

tabii çocuksun, darlık ferahlık daha bildiğin şeyler değil.

hayatın getirdiği her şeyi deneyimliyorsun sadece. iyi kötü tercihlerin henüz yok. çok çok, uzun sıcak tatil günlerinde banyo yapmışsan ve annen temiz kız oldun diye sokağa göndermiyorsa canın sıkılıyor. o kadar.

öyle derin ruhsal halleri adlandıracaksan eğer, en fazla işte bunu biliyorsun ” canım sıkılıyor.”

ferahlık ne , o dardan çıkıp “oh” deme lüksünün keyfi ne bilmiyorsun.

o nedenle  şık misafirlik giyimleriyle misafirliğe gelen, yanlarında mutlaka rugan ev terlik ya da ayakkabılarını da getiren, elleri iri taşlı yüzüklü, kırışık ama güzel kokulu kremli, bazısının şöyle hafiften başına iliştirip omuzdan sallandırdığı  tiril tiril beyaz iğne oyalı örtüleri olan teyzelerin ağzından annene hitaben söylenen o “ferah kahvelerin olsun” sözünü eviriyorsun çeviriyorsun ama tam da ne demek çıkaramıyorsun.

ama güzel bir söz gibi çıkıyor ağızlarından, güzel bir dilek gibi.

içten içe seziyorsun.

kalıyor aklında o söz.

sonra her kahve yaptığında kendine , günün karmaşasından kaçıp bir soluklanmak için mesela yaptığında o kahveyi ya da sıkıcı bir iş toplantısından çıkıp eve varıp da oh deyip yaptığında ya da bir sıkıcı durumun iyiye gittiği haberini alıp oh deyip yaptığında kahveni, içip bitirip – bakacağından değil de işte, adettendir deyip- fincanı şöyle bir çevirip ters yüzü tabağa kapatırken  ferahlamanın keyfiyle kendi kendine mırıldanıyorsun : Ferah kahvelerin olsun.

hepinizin 🙂

 

Author: Elektra

Share This Post On

Submit a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Share This