GENÇLİK KARANLIK TARAFA GEÇTİ, GEÇECEK!

Milli Eğitimin son projesini duydunuz mu?

Dershanelerin şahsi inatlara kurban edilmesinin ardından dönüşüme başvuran 2 bin 262 dershaneden 2 bin 228’inin ön başvurusu kabul edildi ama bunlardan sadece 364’ü MEB tarafından onaylanarak temel lise oldu.

Ancak dönüşen kurum sayısı bu rakamla sınırlı değil. Dönüşüme başvuran dershanelerden bir kısmı özel ilkokul, anaokulu, etüt eğitim merkezi, sürücü kursu gibi farklı kurumlara dönüştü. Bu kurumların geleceği MEB’in yapacağı yeni düzenlemeye bağlı. Şu an dönüşüm için başvuru aşamasında bekleyen ya da başvurusu kabul edilmediği için dershane olarak kalan 2.000 civarında kurum var. Ve 100 bin kadar çalışanı…

İmam hatip ve meslek lisesi öğrencileri, diğer tüm lise öğrencileri gibi, dershaneye devam etme imkânı ellerinden alındığı için, lise 4. sınıfta kaydını temel liselere aldırıyor. Bu, gelecek yıl da böyle olacak.

Gelin görün ki meslek ve imam hatip lisesi çıkışlı olanlar, diğer türdeki lise mezunlarından farklı olarak, kendi alanlarında bir yüksekokula ya da 4 yıllık lisans programına avantajlı konumda girebiliyorlar. Şimdi temel lise diploması ile mezun olacaklarına göre, örnekse İHL mezunu bir öğrencinin İlahiyat Fakültesine ya da sağlık meslek lisesi mezunu bir gencin hemşirelik yüksekokuluna kolayca girmesi mümkün olmayacak.

 

MEB bu durumda ne yapıyor?

Dershaneleri gerekçesiz, istişaresiz, danışmadan, paydaşların fikrini almadan, eğitimcilerin görüşünü sormadan “tez kellesi vurula” dercesine kapatmasının üzerine gidilmesin diye, çifter çifter diploma dağıtmaya kalkıyor. Plan bu.

İmam hatip ve meslek lisesi mezunları, son sınıfı temel lisede okusa bile, eski avantajlarından mahrum olmayacak, üniversite girişte ayrıcalıklarını koruyacaklar. Açıkçası ben temel lise velisi olsam, “oradan sarın bize de iki üç meslek lisesi diploması” deyiverirdim. Diğer çocuklara tanınan bir hak benim çocuğumdan neden esirgeniyor, değil mi?

Madem 4 yıllık meslek lisesini 3 yıl okuyana mezun olmuş muamelesi yapılıyor, o halde temel lise okuyan da son sınıfta meslek lisesine geçsin, iki diploma hakkı ona da tanınsın…

 

Saçmalıklardan saçmalık beğen…

En başa dönelim: Öğrencinin bir meslek ya da imam hatip lisesine devam etmesinin asli gerekçesi neydi? Yükseköğrenime gerek kalmadan bir meslek erbabı olması, bir altın bilezik edinmesi.

Hâlbuki yıllardır büyüyen kamburun üzerine bir de kaçak kat çıkılıyor, meslek lisesi mezunları üniversite eğitimine (deyim yerindeyse) kırmızı mumlu istida ile davet ediliyor!

 

Şuraya bir miktar “eğitim yönetimi” bırakıyorum!

Pek yüce makamlı eğitim yöneticileri, muhterem takım elbiseliler…

Eğitimden zerrece anlamadığınız çok belli oluyor, böyle şeyler yapınca. Yapmayınız.

Daha akademik, daha pedagojik yollar var. Hem başınız ağrımaz hem çocukların hayatını söndürmezsiniz. Dershaneleri kapatayım derken eğitimin ana damarını (fırsat eşitliğini) kesmeme yöntemlerini, buyurun bâd-i havâ[i] anlatayım:

 

  • Evvela bu kurumlarda çalışan eğitimcilere iş bulacak, onları öyle-böyle istihdam edecektiniz. Dershanelere bunca yıldır ruhsat veren MEB, öğretmen atamalarını yapan MEB. Eh, top sizin kucağınızdaydı, düşürdünüz!
  • Meslek liselerinin sayısını tıpkı İHL’ler gibi çılgınca (!) artıracak, her semte iki üç meslek lisesi açacaktınız. Böylece ayrımcılık suçlamaları ve art niyet aramalarından yakayı kurtaracaktınız.
  • Temel eğitim ile gerçekten meslek erbabı yetiştirir hale gelmek için nicelik yetmez. Meslek liselerinin eğitim kalitesini de aslanlar gibi, kaplanlar gibi, şahane yapacaktınız. Yapacaktınız ki, vatandaş evladını bu okullara gönül rahatlığı ile teslim etsin, mezun olunca bir iş sahibi olacağından, “kendini kurtaracağından” emin olabilsin. İki kıytırık çekiç-çomakla meslek lisesi mi olur?
  • Her kente bir üniversite açmanın ne faydası oldu? Bakın, ek yerleştirmede bile binlerce kontenjan boş kalıyor. Dedik ama dinlemediniz. Üstelik anne babaları iyice hafife aldınız. Ücra bir kasabada, şekilsiz bir bina dikip, kapısına “üniversite” tabelası asmakla üniversite eğitimi verilmeyeceğini bilmek için lacivert takım elbiseye gerek yok. Köylü Memed ağa da biliyor, böyle işten bir hayır çıkmayacağını, yollamıyor kızın oğlunu…
  • Eciş bücüş üniversitecikler açmaya döktüğünüz bütçelerle öğretmen niteliğini yükseltmeye, eğitim araç gerecini yenilemeye, okulların tamamının boyalı, temiz, ısınan, güvenli mekânlar haline getirmeye çalışsaydınız keşke. Dağa taşa gömdüğünüz o milyonlar muhakkak daha iyi kullanılmış olurdu.
  • Dershanelerin vaktiyle yaptığı gibi, başarılı ve ümit vaat eden öğrencilere burs verseydiniz. Öyle üç-beş çocuğa göstermelik hediyeler saçıvermek değil bahsettiğim. Ayda en az asgari ücretin 2/3’si kadar bir burs olmalıydı. Teşvik gibi teşvik, değil mi? Bakın o zaman ne cevherler kendini gösterecekti. Ülkeden kaçma fırsatını bulana kadar dikkat çekmeden bir köşede saklanmayacaklardı.
  • Bütün bunlara ek olarak öğrencilere keşke “çocuklar valla aslında biz sizi pek okutamıyoruz” demeseydiniz. Zira açık öğretimi 5. sınıfa kadar indirmekle böyle demiş oldunuz. 9 yaşından sonra açık ortaokula, açık liseye yönlendirdiğiniz çocuklar şu anda ya üç kuruşa işçilik yapıyor ya da kocasının söküklerini dikiyor, küçücük yaşında. 9 yaşında çocuğun yeri okul değil midir? Bu çocuklara okul veremeyecektiniz de, ne diye çektiniz o lacileri sırtınıza?

 

Fazla söze gerek yok: Eğitim bayrağımız yamalı bocaya çevrildi.

Bayrağı tutanlar öyle hoyrat, öyle sarsak ki, bir yırtıyor bir yapıştırıyorlar. Yamru yumru olan o bayrağın gölgesinde eşitsizlik, adaletsizlik, haksızlık, dengesizlik, bilim dışılık hızla büyüyor; arsız yaban otları gibi, çiçek açan her şeyi boğuyor.

Uygulanan irrasyonel eğitim politikaları yüzünden; hatalı, kötü, haksız olanı yaşamın olağan hali sanarak büyüyen bir kuşak yetiştiriyoruz.

Bugün ülke nüfusunun 4’te 1’i okul çağında. Ve fazla uzak olmayan bir gelecekte hatalı, kötü, haksız olanı yaşamın olağan hali zanneden 20 milyon yurttaşımız olacak.

Yani gençlik karanlık tarafa geçti, geçecek.

Ülkemizdeki eğitim yönetimi bir an evvel adaletli ve gerçekçi bir anlayışa geçemezse söyleyecek son söz: Sonumuz hayrolsun, âmin.

 

 

[i] Eski dilde “bedava”.

Author: Beril Cansever Devlet

[yazar] [ara sıra çevirmen] [çeyrek asırdır eğitimci]

Share This Post On

Submit a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Share This