MEDYA KADINA ŞİDDETİ KÖRÜKLÜYOR MU?

 

Türkiye’de kadınlara karşı işlenen suçlar artık iyice grotesk bir hal aldı. Sanki yüzyıllardır karanlık çağlardan beri kadınlara karşı birikmiş öfke, gelmiş bu adamların bünyesinde vücut bulmuş. Suçların groteskliğine karşın cezaların minimalliği, yaşanmakta olan işkencenin kendisinden bile daha ağır, daha onur kırıcı.

Kadının toplumsal ve biyolojik varlığı hala ilkel inançlar üzerine kurulu. Kadınlar üzerinde ataerkil kabullenmişliğin en büyük sorunu hukuksal eksiklikler ve medya faktörü. Çünkü bu iki ögenin de ataerkil yapıtaşlarını benimsediği ve bundan beslendiği sugötürmez bir gerçek.

Hukuksal düzenlemede kadınların hak ve özgürlükleri erkeklerin refleks olarak belirlenmiş toplum ahlakının üzerine çıkamaz iken, diğer disiplinlerden nispeten daha özgür olan medya ise aynı öğrenilmiş çaresizlik olan eril yaklaşımlardan beslenmekte. Kadın cinayetlerini olumlamak ahlaki ve etik bir suç olmakla beraber, kadın cinayetlerinin medya tarafından nasıl sunulduğunu incelediğimizde ortaya daha vahim bir sonuç çıkmakta ki o da, ataerkil düşüncenin genetik ve toplumsal olarak topluma ve medeni bireylere nasıl işlendiğinin en büyük kanıtı.

Bu Anti-Feminist sunumu görebilmek için dildeki gramerin altında yatan anlamı bilmek gerekiyor öncelikle. Dilbilgisi fiilde (eylem) çatı konusunu incelediğimizde etken ve edilgen cümle yapısının tanımıyla karşılaşmaktayız.

-Etken fiil: Etken fiilin belirttiği, işi, oluşu, hareketi, durumu yapan öznenin kendisidir.

-Edilgen fiil: Cümlede gerçek öznesi bilinmeyen fiillerdir. Bu fiillerle kurulan cümlelerde işi yapan varlığın kim olduğu belirtilmemiştir.

Bu tanımlamalarla birlikte Türk yayın organlarının bir kadın cinayetindeki gramer olarak yaklaşımını incelemekte fayda var.

“A.E. 37 yerinden bıçaklanarak öldürüldü.” cümlesindeki edilgen yaklaşımı okuduğunuzda öldürülen kadının toplum algısında suçlu olduğu için öldürüldüğü kanısına varırsınız. Kadın günahkârdır, kocası ve/veya ailesi tarafından infaz edilmesi töre veya ahlaki bazda suç değildir şeklinde medyanın edilgen yaklaşımını ortaya koyar ve buradaki edilgenlik ataerkil yaklaşımın ta kendisidir.

Oysa ki asıl suça ataerkil tabulardan kurtulmuş etken bir yapı ile gittiğinizde “E.D. karısını 37 yerinden bıçaklayarak öldürdü” cümlesindeki, asıl suçu ve suçluyu etik ve toplumsal formlar kategorisinde açıkça görürsünüz. Etken yaklaşımda E.D. cinayet işlemiştir. Cinayetteki sebep aranmaz. Çünkü cinayet ve şiddet tüm toplumlarda ahlaki olduğu kadar hukuksal bir suçtur. Mağdur koca değil, öldürülen kadındır. Hiçbir suretle kadının ne amaçla cinayete sebebiyet verdiği sorgulanmamalı ve tartışmaya açılmamalıdır.

Medyada artan teşhir, magazinleştirme, cinsiyetçi önyargıları yineleme, şiddetin magazinleştirilmesi, erotikleştirilmesi aracılığı ile tüm kadınların bedensel, zihinsel ve duygusal bütünlüğüne zarar vermektedir. Bu durum kadınların insan haklarını ihlal ettiği gibi, kadınlara yönelik işlenen suçların artmasında etken olmakta ve mevcut cinsiyetçi söylemi yeniden üretmektedir.

Sonuç olarak bu ihlallerden hem kadınlar, hem de tüm toplum zarar görmektedir. Toplum ise cinsiyet rollerinden çocukları sıyıramadıkça, bu rollerin baskıya dönüştüğünü görmedikçe kadınlar, adalete, eşitliğe kavuşamayacak.

 

 

 

Author: Zeynep Dinçer

Share This Post On

Submit a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Share This