Müslümanlar Avrupa’da büyük sıkıntı içinde

 

Bugünlerde Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde göğsümüzü gere gere “ben Müslümanım” demek, hayli yürek isteyen bir davranışa dönüştü.

Zira Hristiyanların Müslümanlar hakkında yaptıkları bir araştırmaların sonuçları çok şey söylüyor:

Süddeutsche Zeitungun 08 Ocak 2015 tarihli nüshasında, Bertelsmann Araştırma Kurumunun bir raporu yayınlanmış. Buna göre, Almanya’da İslam’ı ve Müslümanları ülkelerinde istememe eğiliminde artış var.

Bilhassa Pegida hareketinin ortaya çıktığı Sachsen (Saksonya) eyaletinde İslam düşmanlığı daha güçlü. Eski Doğu Almanyalıların % 90’ı boş zamanlarında Müslümanlarla herhangi bir temas kurmuyor, herhangi bir kontak istemiyorlar.

1972 yılında Almanya Münih’te yaşadığım dönemde Alman komşumuzu çaya davet etmiştik. Evin beyi “bizim çayımız var” diye davetimizi reddetmişti. Durum o yıllardan beri Almanya’nın Batısında da pek farklı değil. Yabancılarla birliktelik o zamandan beri pek hoşa gitmiyor.

Bertelsmann araştırmasına göre, bütün bunlara rağmen genç nesil, İslam’a karşı toleranslı. Aynı şekilde Almanya’daki Müslümanların çoğunluğu ülkenin temel değerleri olan çeşitlilik ve demokrasiye inanıyor.

Fakat gerçek şu ki, insanlar sessiz çoğunluklardan değil, yaygaracı azınlıktan ve terör hareketlerinden daha fazla etkileniyorlar.

 

Yukarıdaki tablodan 2012 ile 2014 arasında Almanya’da İslam aleyhine görüşün arttığı anlaşılıyor. Yani hiçbir şey bir günde olmuyor. Demek Alman halkının % 50’den fazlası, İslam’ı tehdit olarak görüyor ve ülkeleri için uygun bir din olmadığı kanaatine sahip.

Bu durumda Müslümanların Avrupa’da bir takım diretmelerden vazgeçmeleri en akıllı yol olacak. Diğer ifade ile kendi değerlerimiz diye Avrupa toplumlarına ters düşen davranışlarından, içlerine sinmese de, vazgeçmeliler. Aksi takdirde Avrupa, Müslümanlar için daha da nahoş olaylara gebe gözüküyor.

Avrupalılar arasında gitgide yaygınlaşan İslam korkusunu besleyen gelişmeler nedir?

Radikal İslamcı Boko Haram örgütünün Nijerya’nın kuzeydoğusundaki Baga kentinde gerçekleştirdiği son

saldırılarda 2 binden fazla kişiyi öldürdüğü belirtildi. BBC’ye konuşan Baga yerel yönetimi yetkilisi Musa Alhaci Bukar, militanların Çarşamba günü (07 Ocak 2015) şehrin neredeyse tümünü yaktığını söyledi ve ölü sayısının binlerle ifade edilebileceğini vurguladı. Boko Haram militanları Cumartesi günü de şehre saldırmış ve kışladaki askerleri kaçmaya zorlamıştı.

Aynı tarihte Yemen’in başkenti Sanaa’da da terör saldırısı oldu. Bir kamyona konulan patlayıcılarla yapılan terör saldırısı sonucunda 35 polis okulu öğrencisi öldü ve 40 kadarı yaralandı.

Bundan önce ise Pakistan Peşaver’de Taliban buna benzer bir saldırı gerçekleştirmiş, çoğu çocuk 148 kişiyi öldürmüştü.

Ayrıca dünya kamuoyunun gözleri önünde cereyan eden Suriye’deki IŞİD’in kafa kesme ve idam hadiseleri de hafızalarda.

Paris’te ise yine aynı tarihlerde 12 kişinin otomatik silahlarla öldürülmesine ve 11 kişinin yaralanmasına neden olan bir saldırı gerçekleştirildi. Bu seferki terör saldırısı Charlie Hebdo adlı mizah dergisinin karikatüristlerine yönelik idi.

Saldırıyı gerçekleştiren Sait (34) ve Şerif (32) Kuaşi kardeşlerden ağabey olanı, 2011’de Yemen’de el-Kaide kamplarında eğitim almış. Küçük kardeş Fransa’da bir cihat gurubuna üye olduğu tespit edildiği için 18 ay hapse mahkûm edilmiş. Bu ikisi, 12 kişinin ölümüne sebep oldular. Kendileri de öldürülerek ele geçirildiler.

Diğer saldırgan Amedi Kulibali ise önce bir polisi öldürdü, diğerini ağır yaraladı. Cuma günü Paris’in güneyinde koşer (Yahudi dinince helal) gıdalar satan bir süpermarkete girerek 16 kişiyi rehin aldı ve dört kişiyi öldürdü. Sonra polis kurşunları ile öldürüldü.

Neticede üçü terörist, ikisi polis, on dördü sivil toplam 19 kişi ölmüş bulunuyor.

İngiliz istihbarat servisi MI5′ın başkanı Andrew Parker, El Kaide’nin Avrupa’da çok sayıda sivilin ölümüne neden olacak eylem planları içinde olduğunu söyledi.

Bu ölüm olayları bir Avrupa kentinde olduğu için, bütün basın organları konuyu günlerce yazıyor. Ama Afrika ve Orta Doğu’daki katliamlar ise ancak bir kere değinilen önemsiz olaylar şeklinde değerlendiriliyorlar. Kısacası İslami terör herkesin gündeminde ve bundan en fazla zarar gören yine Müslümanlar oluyor. Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan ve başka resmi şahıslar bu nevi terör olaylarını kınıyorlar. Ancak ne fayda. Kınamalar, bayram tebriklerine veya öğretmenler günü kutlamalarına döndü. Hiçbir soruna cevap olmuyorlar. Batıda ise İslam’a ve Müslümanlara tepki büyüyor.

Federal Almanya’nın Hessen eyaleti (devleti) Başbakanı Volker Bouffier ABD’ye yapılan saldırıyı hatırlatıyor diyerek, Orta Doğu’da savaşan İslamcı Almanlara ülkeye giriş yasağının konmasını istedi.

Kimliği belirsiz şahısların değişik ülkelerde camilere saldırıları başladı

Kuzeydoğu Fransa’da Le Mans’ta bir camiye dört adet el bombası atıldı ve bir tanesi patladı. Güney Fransa’da Port-la-Nouvelle’de ise bir Müslüman mescidine silah sıkıldı, ölen ve yaralanan kimse olmadı.

Hollanda’nın Vlaardingen kentinde, Faslılara ait Al Hijra Camisi’ne saldırı girişiminde bulunuldu,  bir sprey boya kutusunu yakılarak caminin kapısına doğru fırlatılmış. Bunun dışında camide herhangi bir hasar yok.

İsveç‘te 3 haftadır süren cami saldırılarına bir yenisi daha eklendi. Mariestad şehrinde bulunan Müslümanlara ait bir mescidin penceresi kırılarak, içeri domuz eti atıldı. Olayı doğrulayan ve soruşturma başlatan polis, gece geç saatlerde yapılan saldırıda, mescidin penceresi kırılarak içeri domuz eti atıldığını ve duvarlara ırkçı sloganlar yazıldığını belirtti. Şehirde yaşayan Kabir Ahmed Zay adlı bir Müslüman da, son yaşayan olaylardan dolayı oldukça rahatsızlık duyduklarını belirtirken, şehirdeki Müslümanların korkmaya başladığını kaydetti.

Geçtiğimiz hafta Viyana’da da camiye domuz kafasıyla saldırı gerçekleşmişti.

Merkezi Paris’te bulunan Etnik Uzlaşma Vakfı üyesi Samia Hazrubi (29) olayı lanetlediğini söyledi. “12 kişiyi öldüren bu grup yaptıklarını İslam ile aklıyor. Şimdi biz ne söylesek de, ne kadar tepki göstersek de, sıkışmış durumdayız” diyor. Ona göre 5 milyon Müslüman aynı sepete konulmamalı. Kendisinin Fransız olduğunu, bu ülkede doğduğunu, okula gittiğini söylüyor.

Siyasi Bilimlerde doktorası olan Nebil Ennasri bütün umudunu kaybetmiş. Ona göre bu olay Fransız toplumunu ikiye bölecek ve İslam fobisi artacak. Örtülü kadınlar aşağılanacak, camiler saldırıya uğrayacak.

Türkiye?

Öte yandan Yeni Akit’te Ali Karahasanoğlu 8 Ocak’taki köşesinde aşağıdaki satırları yazdı:

Fransa’da, (sık sık İslam dini ile de dalga geçen) mizah dergisine baskın yapılmış.
12 insan ölmüş.
Bu olay hakkında ne düşünüyorum?…
Sen İslam dini ile dalga geç..
Hz Peygamber’i komik çizgilerle küçümse, tahkir et..
Hatta yayın çizginin hemen hemen tamamını, “insanları tahkir etme” üzerine inşa et!
“Yapmayın etmeyin, bu yol yol değildir” diyerek uyarıda bulunanlara, “zırt erenköy” diyerek dikkate alma!..
Sonra başına bir olay gelince, benim onu kınamamı bekleyin.
Yok öyle üç kuruşa beş köfte!

Aynı gazetede 9 Ocak 2015’te Abdurrahman Dilipak ise kendi köşesinde “Fransa’da 2 yıldır yaptıkları densizlikle övünen mizah grubu, “hadi gelsene, ne zaman geleceksiniz”, “hadi gel artık, geç kaldın” diye teröre davetiye çıkartarak kışkırtmalarını sürdürürken cevabı kendi içinden, Cezayir asıllı, Yemen El Kaide’sine bağlı olduğu söyleyen kardeşlerden aldı.” diye yazdı.

Bu arada Leman mizah dergisine Türkiye’deki radikal İslamcılardan tehditler geldi. Yani şiddet eğilimliler aramızda dolaşıyor.

Şüphesiz bu kesimler belli bir görüşün temsilcileri.

Charlie Hebdo katliamını protesto etmek için Birleşik Haziran Hareketi tarafından ise ‘Korkmuyoruz‘ sloganıyla Beyoğlu’nda bir yürüyüş düzenledi. Üzerinde Türkçe ve Fransızca olarak “Eşitlik”, “Özgürlük” ve “Kardeşlik” yazan dövizler taşıyan kitle, Fransız Konsolosluğu önünde basın açıklaması yaptı.

Onlar da diğer bir görüşün temsilcileri.

Peki, “İslam dini uzmanları ne diyor” dersek, Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu’na kulak vermeliyiz. Bardakoğlu 12 kişinin öldüğü Charlie Hebdo katliamına ilişkin olarak, “Elbette ekonomik, sosyal, kültürel faktörler söz konusudur. Bu faktörler birçok toplumda var, fakat din adına şiddet en çok Müslümanlarda. Din algısında sorunlar olduğu açık” dedi.

Provokasyon nitelemesine de değinerek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bugün İslam dünyasında şiddet ve terör ile cihat/dini duyarlılık arasındaki farkı ayırt edemeyecek kadar iç dünyası öfke ve nefretle dolu binlerce gencimiz mevcut. Tabii onların bu ruh halinin birçok sebebi vardır. Ama birçok bölgede verilen dini eğitim ve bilgi de bu şiddeti meşrulaştıracak bir dizi argümanla dolu.”

Author: Nadir Devlet

Prof. Dr., Türk Dünyası tarihi ve uluslararası ilişkileri uzmanıdır. 20 ve 21. yüzyılda Rusya, Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk halklarının geçmişi, bugünü, siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik yapıları üzerinde yoğunlaşmıştır.

Share This Post On

Submit a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Share This