NATO DAĞILIYOR MU?

Son zamanlarda NATO’nun (Kuzey Atlantik Paktı Teşkilatı) geleceği hakkında çeşitli yalan yanlış haberler artmaya başladı. Şüphesiz Putin ellerini ovuşturuyordur. NATO’nun üyeleri arasında sorunların artması, Fransa Devlet Başkanının sözleri ve ABD’nin tutumu bu haberlere neden olmuşa benziyor.

ABD Devlet Başkanı Donald Trump çoktan beri Avrupa’daki NATO üyelerinin gerekince maddi katkı sağlamadıkları konusunda suçluyordu. ABD’nin ortaklarını korumak için fazladan masraf yapması gerekmez diye ifade ediyordu. 70 yıl önce kurulan NATO (Kuzey Atlantik Savunma Paktı)’da 12 üye ülke vardı. Şimdi ise sayıları 29’a yükseldi. ABD, bütçesinin %3,4’ünü NATO’ya ayırdığında diğer üyeler %2 pay bile ayırmıyorlar.

NATO’da en büyük askeri güç ABD’nin ikinci sırada ise 435 bin askeri ile Türkiye geliyor. Diğer sekiz ülke NATO’ya 200 ile 100 bin askerini ayırmış bulunuyor. Kalan 19’unun maddi ve askeri katkısı yok denecek kadar az.  Başkan Trump’ın Türkiye’yi küstürmek istememesinin bir nedeni Türkiye’nin oldukça tehlikeli bir bölgede bulunması ve çok sayıda askerini NATO’nun hizmetine sunması olabilir. Aslında Amerikan muhalefeti Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını talep ediyor.

Fransa Devlet Bakanı Emmanuel Makron iki hafta önce The Economist dergisine verdiği bir röportajda, ABD’nin Suriye’den askeri güçlerini çekmesini tenkit etti ve “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” dedi. Bu sözler tepkiye karşılandı. Almanya Kanzler’i Angela Merkel bu görüşe katılmadığını söyledi.  Rusya ise çok sevinçli bir beyanda bulundu ve Makron’u “doğru sözleri” için övdü. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg 7 Kasım’da “Avrupa’yı ABD’den uzaklaştırmak NATO’yu zayıflatmakla kalmayıp, Avrupa ülkelerinin bölünmesine neden olur” diyerek endişelerini belirtti. Aslında tek NATO’da değil Avrupa Birliğinde de çatlaklar başladı. Büyük Britanya Brexit adlı siyasi adımı ile AB’den ayrılmaya hazırlanıyor.

Erdoğan, ‘‘Türkiye ile ilgili hazım sorunu yaşayanların giderek arttığını görüyoruz. Hiç risk almayan, kazanmaya alışmış ülkeler Türkiye’nin kendi hakkını hukukunu korumaya çalışmasını hazmedemiyor. Hele hele bunların içinde Fransa Cumhurbaşkanı, ‘NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir’ diyor. Önce sen kendi beyin ölümünü bir kontrol ettir. Hava atmaya gelince hava atıyorsunuz. NATO’ya ödemen gereken paraları ödemezsin. Türkiye’yi NATO’dan çıkarmak. Bu senin haddine mi? Böyle bir şeyin kararını senin vermen mümkün mü?’’ dedi.

Zirveye gitmek için uçağa binerken ise “Bizim terör örgütü olarak telakki ettiklerimizi dostlarımız terör örgütü olarak kabul etmezlerse atılacak her türlü adımın karşısında oluruz” mesajını yineledi. Türkiye bu zirvede, NATO’nun YPG’yi “terör örgütü” olarak tanımasını talep ediyor. Bu uyarının ne kadar etkili olduğunu zirve sonrasında göreceğiz.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Euronews için kaleme aldığı makalede Türkiye için GSYH’nın yaklaşık %1,9’unu NATO’ya ayırarak ittifaka en fazla katkı sunan ülkelerden biri diye yazdı. Ayrıca “40 bin vatandaşımızın canına kıyan ve tüm dünyanın terör örgütü olarak tanıdığı PKK’nın Suriye kolu olan YPG, hapislerdeki DEAŞ üyelerini Türkiye’ye geçmeleri için serbest bırakmış, sınırımızdan açtıkları tünellerle Türkiye’ye mühimmat sevk etmiştir. Los Angeles nüfusuna denk düşen 4 milyona yakın Suriyeli kardeşimiz zulmünden kaçan Kürt kardeşlerimizdir ülkemizde ağırlıyoruz” diye ifade etti.

NATO üyesi 29 ülkenin liderleri Kuzey Atlantik İttifakı’nın 70. yıldönümünde 3-4 Aralık tarihlerinde İngiltere’nin başkenti Londra’da bir araya gelecek. Yani Büyük Britanya’daki seçimlerden bir hafta önce (12 Aralık). Suriye Zirvesi de İngiltere, Fransa, Almanya ve Türkiye liderlerinin katılımıyla yine bu kentte yapılacak. Şüphesiz Rusya’nın dâhil olmadığı bir zirveden müspet bir sonuç alınması beklenemez.

Trump yönetimi NATO’ya maddi katkısını sonlandırmaya hazırlanıyor. ABD şimdiye kadar NATO bütçesinin %22’sini karşılıyordu. NATO’nun bütçesi fazla değil: 2,5 milyar $. Diğer ülkelerin ise GSMH’lerinin %2’sini NATO’ya ayırmaları gerekiyor. Bunu yapan ülke yok. ABD de katkısını %16’ya indirecek. Almanya katkısını arttıracağını bildirdi. Diğerlerinden henüz ses yok.

2. Dünya Savaşından sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Doğu Avrupa’da birçok ülkeye kendi rejimini benimsetip, onları kontrol altına alınca ABD ve Batı Avrupa ülkeleri bunu tehdit olarak algıladılar. Neticede 1949 yılında 11 ülkenin katılımı ile NATO kuruldu. 1952’de Türkiye ile Yunanistan ve 1955’te ise Almanya örgüte dâhil edildi. İzlanda (350 bin) ile Lüksemburg’un (450 bin) düşük nüfusları ile bir katkı sağlamaları zaten beklenmiyordu. Ancak NATO soğuk savaş döneminde Türkiye ve Avrupa’nın Sovyet tehdidinden korunmasını sağladı.  

Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra ise NATO’nun konsepti değişti. İspanya (1982) hariç 12 eski Sosyalist ülke de NATO’ya üye olarak kabul edildi. Bunlar arasında da Polonya ile Macaristan hariç nüfusu yeterli olan ülke yok derecesinde. Böylece NATO Sovyet ve dolayısıyla Rus tehdidinden üyelerini korumuş ve eski Moskova muhiplerini kendi safına çekmiş oldu. Ancak Rusya Federasyonu’nun başta Gürcistan, sonra Ukrayna ve en son olarak ise Suriye’ye askerî harekâtları durdurulamadı.

Soru şu: NATO hangi ülkelerin güvenliği için gerekli?

Rusya ile ilişkileri hayli iyileşen Türkiye için gerekli mi? Yıllarca Avrupa Birliğine kabul edilmeyen Türkiye geleceğini acaba nasıl planlıyor? Türkiye’nin göçmenler, terör ve güvenlik konuları diğerlerini ne kadar ilgilendiriyor. Örneğin Hollanda, Norveç veya ABD vatandaşlarının kaçta kaçı Türkiye’nin yerini biliyor.  NATO toplantısında bunlar gündeme gelmeyecek olsa da belki stratejistlerin bu konuda kafa yorması gerekecek.

Kapak görseli: www.thenational.ae

Author: Nadir Devlet

Prof. Dr., Türk Dünyası tarihi ve uluslararası ilişkileri uzmanıdır. 20 ve 21. yüzyılda Rusya, Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk halklarının geçmişi, bugünü, siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik yapıları üzerinde yoğunlaşmıştır.

Share This Post On

Submit a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Share This