PARİS SALDIRISI EN ÇOK MÜSLÜMANLARA DERT OLACAK

 

13 Kasım 2015’te Paris’te beş ayrı yerde, daha sonra IŞİD (DAEŞ)’in üstlendiği terör saldırıları neticesinde 132 kişinin öldüğü, 99’un ağır olmak üzere, 300 küsur kişinin yaralandığı anlaşıldı.

Paris, Ocak ayında Charlie Hebdo mizah dergisine ve başka bir yere yönelik saldırılarda 12 kişi ölmüştü. Bu ikinci saldırıdan sonra Fransa Devlet Başkanı Hollande, “Fransa savaş halinde” diye ilan etti, Fransız savaş uçakları IŞİD’in konuşlandığı varsayılan Rakka’ya iki kere bombaladı.

Bu durum ABD’ye gerçekleştirilen 11 Eylül 2001 saldırısını hatırlatıyor. O dönemim Amerikan Devlet Başkanı da “ya benimlesiniz, ya da düşmanımsınız” diyerek Irak’ı cezalandırma harekâtına girişti, Irak’ı işgal etti, Saddam’ı idam etti. Bunun neticesinde ülkede çıkan iç savaşla on binlerce insan öldü, bölgede istikrarsızlık başladı. Bu istikrarsızlık hala devam ediyor.

Daha sonra Suriye’ye karşı aynı oyun oynanmak istendi.

Ancak BM Güvenlik Konseyindeki Çin ile Rusya Batının bu oyununu bozdu. Neticede Suriye’de iç savaş çıktı. Bütün komşular ve biz de bunun acısını çekiyoruz. İki milyon mülteci ile nasıl baş edeceğimizi bilemiyoruz. Almanya Kanzleri (Başbakan) Merkel bu ve diğer mültecileri kendi topraklarımızda tutmak kaydıyla, bize 3 milyar Euro kadar bağışta bulunacaklarını ifade etti.

Batının müdahaleleri ile Kuzey Afrika’da ve Orta Doğu’daki totaliter rejimler yok edildi şeklinde bir algılama mevcutsa da ne Libya’da, ne Suriye’de, ne Irak’ta ve ne de diğerlerinde istikrar oluşmadı. Çünkü ABD ve diğer Batılı güçler, bu ülkelere gerçek demokrasi getirmek için değil; ilki intikam almak, ikincisi kendi çıkarlarına yenilerini eklemek için askeri harekâtlara başladılar. Şimdi Fransa da ABD’nin yanılgısına düşmek üzere. Adını açık olarak belirtmediği (muhtemelen IŞİD’e) bir düşmana karşı savaş ilan etti. Batılılar böyle durumlarda demokrasiyi kolaylıkla rafa kaldırabiliyor. Almanya’nın tanınmış gazetecilerinden Matthias Matussek, Paris katliamı sonrası yaptığı yorumlardan ötürü işini kaybetti.

Ankara’da 102 kişinin ölümüne yol açan terör saldırısına (onu da IŞİD üstlenmişti) Batı pek ilgi göstermemişti. Doğrusunu söylemek gerekirse kendi hükümetimiz de pek oralı olmamıştı. Ama Paris terörü hafta sonu Antalya’daki G-20 toplantısının ana konularından biri oldu. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan katılımcıları 1 dakikalık saygı duruşuna davet etti. G-20 toplantıları aslında ekonomik konuları tartışan bir forumdur. Ancak bu sefer terörizme karşı ortak mücadele kararı da çıktı.

Tabii bu karardan bir sonuç alınacak mı, henüz bilinmiyor.

Obama’nın ABD’nin Suriye’ye karadan müdahale etmeyeceğini ve Türkiye ile Suriye arasında bir tampon bölgeye karşı olduğunu belirtmesi, Türkiye’nin taleplerinin reddedilmesi oldu. Buna karşılık ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Türkiye’ye bir teselli mükâfatı gibi, Suriye ile Türkiye arasında açık olan 98 km.’lik sınırı birlikte kapatacakları vaadinde bulundu.

Daha da önemlisi Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin’in “IŞİD’e destek veren 40 ülke var ve bunlar arasında G-20 ülkeleri de var” diye bildirmesi kafaları bulandırdı. Acaba kast ettiği ülkeler arasında Türkiye de var mı?

IŞİD ve isyancıların tankerler, fıçılar, hayvan sırtlarında petrol kaçırarak bunu Türkiye üzerinden pazarladıkları biliniyor. Taraf gazetesinin yazdığına göre, Suriye’nin El Bâb şehrinde IŞİD’in istihbarat amiri olan Said, militanlarını Türkiye üzerinden Suriye’ye nasıl soktuklarını, Türk istihbaratının IŞİD’le ilişkilerini, IŞİD’in istihbarat kaynaklarını anlatmış.

 

Prof. Dr. Çiler Dursun, Bugün gazetesine verdiği mülakatta (16.11.2015) “Avrupa ülkeleri Türkiye’yi bir yandan müttefiki olarak görürken, diğer yandan Türkiye’nin İslamcı örgütlere bakış açısı sebebiyle aralarındaki bağı sorgulayacaklar. Türkiye’ye bu tarz örgütlerle arasına mesafe koyması konusunda bir baskı süreci uygulanabilir” demiş.

 

 

Paris saldırısı birçok taşı yerinden oynattı.

Avrupa’da yaşayan genel olarak Müslümanlar ve özel olarak Türkler rahatsız bir duruma düştüler. Hatta 600 Tatarın yaşadığı Finlandiya’da bile Finlandiya İslam Cemaati Başkanı Atik Ali, 6 nesildir orada yaşamalarına rağmen “bu terörün İslam ile alakası yok” demek zorunda kaldı. 5 milyonluk bir ülkede bile böyle bir tehdit algılanıyorsa, huzursuzluk had safhadadır. Müslümanlar endişelenmekte haksız da değiller.

Slovakya Başbakanı Robert Fico, “Slovakya Cumhuriyeti topraklarında ikamet eden tüm Müslümanları takip altında tutuyoruz. Bunların çoğunluğu burada yasal olarak yaşıyor” dedi.

ABD Başkanlık yarışında Cumhuriyetçi Parti’den aday adayı olan Donald Trump, ülkedeki camilerin çok iyi izlenmesi ve bazı camilerin de kapatılması gerektiğini düşündüğünü belirtti.

Fransa Başbakanı Manuel Valls, cumhuriyet değerlerine saldıran radikal grupların cami ve derneklerinin kapatılması gerektiğini söyledi. Bu açıklamanın ardından İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve söz konusu camilerin kapatılması için girişimlere başladıklarını açıkladı.

Almanya’daki Pegida hareketi ise bu olaydan sonra güçlendi, gösteriler yapması bekleniyor. Almanya’da yapılan yeni bir araştırmaya göre, AB karşıtı ırkçı popülist parti AfD (Alternative für Deutschland), ülkenin üçüncü güçlü partisi oldu. Neticede Avrupa’ya sığınmaya çalışan yüz binlerce mülteci ki, çoğunu Suriyeli Müslümanlar teşkil ediyor, çok zor durumda kaldı. Çünkü bütün ülkeler onları kabul etmeme kararı aldılar. Müslümanlarla pek fazla sorunu olmayan Britanya’da bile Müslümanlara karşı tepkiler artmışa benziyor. 17 Kasım’daki haberlere göre Kuzey İrlanda’da Müslüman bir ailenin evine Molotof kokteyli atıldı, İskoçya’da bir cami yakılmak istendi. Başkent Londra’da ise metroda yolculuk eden başörtülü bir kadın sözlü tacize uğradı.

Benzer saldırıların Müslüman kökenlilerin aleyhine her bir Avrupa ülkesinde alınacağına şüphemiz olmamalıdır. Sırf “İslam’ın bu terörle ilişkisi yok” demek, geçmişte de şimdiki gibi faydalı olmamıştır.

Neticede IŞİD (DEAŞ) planladığında başarılı olmuştur. Çünkü “oh iyi oldu!” diyenler bizim aramızda da mevcuttur. Son araştırmalara göre DAEŞ saflarında savaşan Türklerin sayısı da bir haylidir.

17 Kasım’da Türkiye – Yunanistan özel maçı öncesinde Fransa’da meydana gelen terör saldırılarında hayatını kaybedenler için gerçekleştirilen saygı duruşu bazı taraftarlarca protesto edildi. Saygı duruşu süresince statta ıslıklar duyurulurken, bir kısım taraftar da “şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye slogan attı.

Bu ve benzer olaylar tezimizi destekliyor. Kısacası Avrupa’daki Müslümanlar için hayat bundan sonra pek de rahat olmayacağa benzer.

 

 

IŞİD’e katılanlar

(kişi sayısı ve geldikleri ülkeler)

Author: Nadir Devlet

Prof. Dr., Türk Dünyası tarihi ve uluslararası ilişkileri uzmanıdır. 20 ve 21. yüzyılda Rusya, Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk halklarının geçmişi, bugünü, siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik yapıları üzerinde yoğunlaşmıştır.

Share This Post On

Submit a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Share This