RUSYA ERİYOR, PUTİN SALDIRIYOR

 

Putin’in Saldırganlığının Sebeplerinden Biri Rus Nüfusunun Azalması Mı? 

 

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’ya saldırısının sebepleri hakkında çeşitli spekülasyonlar yapıldı. En son olarak Putin Ukrayna’da ayrılıkçı Ruslara ve kendi yolladıkları güçlere karşı mücadele edenleri, NATO güçleri olmakla suçladı.

Şüphesiz bir savaş alanında kimin kim olduğunu tespit o kadar da kolay değil. Mesela Suriye cephesinde kimler savaşıyor, niçin savaşıyor, bu gerillalar silahları nerden alıyorlar, lojistik desteği kimden buluyorlar? Batılılar hangi grubu, neden destekliyor? Bütün bu sorulara ancak spekülatif cevap veriliyor. Son günlerde haftalarca sürdürülen bir Kobani savaş oyunu vardı. Kimse burası hakkında gerçeği yazmadı veya yazamadı. Sonunda Kürtler kahraman ilan edildi. Kısacası savaş yapılması için bir takım tarafların menfaat beklentisi olmalı.

 

Peki, Putin’in beklentisi ne?

Rusya’nın nüfusuna (demografisine) baktığımızda, Moskova’yı endişelendirecek menfi gelişmeler olduğu görülmekte. Rusya Federasyonu dediğimiz ülke, 17 milyon 500 bin km² ile dünyanın en büyük yüzölçümüne sahip. Ancak nüfus, her nüfus sayımında azalma eğilimi gösteriyor.

2010’da 142 milyon (bunun 5 milyonu vatandaş olmayan yabancı) olan RF nüfusu bugün daha da azalmış bulunuyor.

 

 

Amerikalı araştırmacı Paul Goble, Windows on Eurasia adlı blogunda, 24 Ocak 2015’te Russian Business Consulting (Rusya İş Danışmanlığı) şirketinin verilerinden yararlanarak şunları yazdı:

Son 25 yılda 1.100 irili ufaklı Rus şehrinin % 71’i nüfus kaybına uğramış. Bu şehirlerin % 25’i beş sakininden birini kaybetmiş. 18’i ise yarıdan fazla şehir sakinini kaybetmiş. Artık köylere de insanların inancı kalmamış.

Rusya İş Danışma Kurumunun son yıllarda yaptığı çalışmanın neticeleri bu durumu ispatlıyor.

 

En son Kırım’ın işgali ile Rusya Federasyonuna entegre edilen şehirlerle birlikte 1.128 irili-ufaklı şehir mevcut. Bu yıl başı itibarı ile buralarda yaşayan Ruslar % 69,5’i, yani takriben 100 milyon Rus’u teşkil ediyor. Demek ki 2010’daki nüfus sayımında belirtilen Rus oranında düşüş olmuş. Ruslar toplam nüfus içinde % 80’i teşkil ederken, şimdi % 70’in de altına düşmüşler. Son 25 yılda 60 yerleşim yeri şehir olma özelliğini kaybetmiş.

 

1989-2014 yılları arasında 8,2 milyon doğum ve bundan fazla ölüm olmuş. Sebeplerin ilki Rus halkının yaşlanması ise, ikincisi alkolizm ve diğer hastalıkların yaygınlığının insanları ölüme götürmesi olmaktadır. Ancak Ruslar için azalan bu denge, göçmenler sayesinde doldurulabilmektedir.

 

Araştırmacılar son 25 yılda şehir nüfusunun ancak % 3,7 milyon arttığını ve bunun ise genelde ancak % 0,9 (binde dokuz) bir artışa tekabül ettiğini söylüyorlar.

Nüfusları 12 binden az olan şehirlerin (veya kasabaların) sayısı 157’den 246’ya çıkmış bulunuyor. 50 bin veya daha az nüfusa sahip olan büyükçe şehirlerde de son 25 yılda nüfus kaybı olmuş ve 18,9 milyondan 16,7 milyona düşmüş bulunuyor.

 

Uzak doğu ve uzak kuzey, en fazla nüfus kaybına uğrayan bölgeler oldu. Kuzey Kafkasya’da doğum oranın yüksek olması ve köyden şehre göçün artmasıyla burada şehir nüfusu çoğalmaktadır. Ancak bölgede huzurun olduğu söylemez. Değişik Kuzey Kafkas ve Dağıstan cumhuriyetlerinde yer altı, rejim aleyhtarı terör faaliyetleri devam etmektedir.

 

Kuzeydeki en cazip gibi gözüken, eski başkent St. Petersburg da Moskova’dan daha hızlı ölmektedir. Ancak göçlerle ayakta durabilmektedir.

1989’dan beri, Rusya Federasyonun 67 bölgesinde nüfus azalması tespit edilmiştir. En fazla nüfus kaybı etnik Rusların yoğun olarak yaşadıkları merkez bölgelerde veya endüstriye güç sağlayan fabrikaların kapandığı bölgelerdedir. Resmi verilere göre 1990’dan beri Rusya ekonomisi üretiminin % 50’si azalmıştır.

 

Etnik Rus şehirlerini kemiren diğer önemli canavar ise yaşlılıktır.

 

Aşağıdaki tabloya baktığımızda Rusya’nın Avrupa kısmında oldukça ciddi nüfus kaybının yaşandığını görüyoruz. RF toplam nüfusunun % 70’i burada yaşadığı için bu gelişmenin ciddi sonuçlara götüreceği bir gerçektir. Sibirya bölgesindeki yeşil renkler sizi pek aldatmasın, çünkü bu muazzam coğrafyada çok az nüfus barınmaktadır. Örnek olarak Yakut (Saha) cumhuriyeti 5 milyon km² yüzölçümüne rağmen, ancak 1 milyon nüfusa sahiptir.

 

 

 

Şehirlerdeki göçü ise aşağıdaki tabloda inceleyebilirsiniz.

 

Kısacası Rus ekonomisi genelde halkın ihtiyaçlarını üretmeyip, bunları ithalle karşılayan bir yapıya sahiptir. Devlet malı bir takım şahıslara paylaştırılarak yeni zenginler sınıfı oluşturulmuştur. Ancak bunun büyük çoğunluğa pek faydası olmamaktadır.

Rusya başlıca gelirini doğalgaz, petrol ve petrol ürünleri ile silahtan kazanmaktadır. Bunun dışında dış pazarda rekabet edecek malı yoktur.

Putin’in esas korkusunu Rus halkının yok olacağı şeklindeki ütopik bir düşünce teşkil etmektedir. Rus halkı yok olana kadar sırada başka yüzlerce ulus ve etnik grup vardır.

Buna rağmen Putin komşusundaki ülkelerde yaşayan Rusları kendine davet etmek yerine, onları yaşadıkları toprakları ile Rusya’ya katma yolunu seçti.

Buna Ukrayna ile başladı. Şimdi sıra Baltık ülkeleri, Kazakistan, Moldova ülkelerine mi gelecek? Bu ülke vatandaşları endişeliler. Doğal bir olayı silahla durdurmak mümkün olacak mı? Göreceğiz.

 

Şehirleşen, medenileşen ülkeler, kendilerini göçlerle beslemezlerse nüfus kaybına uğrayacaklarını biliyorlar. Rusya faşistik bir yol seçti, sırf Rus olanları bu nüfus savaşında kullanmak istedi. Doğrusu, kendinde ki azınlıkları Ruslaştırma çalışmalarını da sürdürüyor.

Diğer yandan Rusları kazanma savaşında kendi askerleri yetmemeye başlayınca, bir kararname ile yabancıların da Rus ordusuna başvurabileceklerini ilan etti. Bir nevi paralı askerle sorunlarını çözmek istiyor.

Ayrıca ekonomik sıkıntıları her bölge kendi çözsün diyerek, bu sorundan da kaçtı. Fakat bütün bunlar çok zaman gerektiren faaliyetlerdir.

Kısacası Putin’in politikaları ne Ruslara ne de başkalarına mutluluk getirmeyecektir.

 

 

Kapak

Author: Nadir Devlet

Prof. Dr., Türk Dünyası tarihi ve uluslararası ilişkileri uzmanıdır. 20 ve 21. yüzyılda Rusya, Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk halklarının geçmişi, bugünü, siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik yapıları üzerinde yoğunlaşmıştır.

Share This Post On

Submit a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Share This