*Bu makale, Prof. Dr. Nadir Devlet’in 10 Mart 2016 tarihinde İstanbul Aydın Üniversitesinde düzenlenen “Türkiye – Rusya İlişkileri – Vladimir Putin Rusyası Nereye Gidiyor?” sempozyumunda sunduğu tebliğidir.
GÜCÜ
Büyük yüzölçümü
Rusya Federasyonu dünyadaki en büyük yüzölçümüne sahip bir ülke konumunda bulunuyor. 17,098,242 km², yani Türkiye’nin yüzölçümünün neredeyse 22 misli. Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan veya ABD’nin topraklarından daha büyük bir alana sahip. 15 ülke ile sınırı var, en uzunu ise 7.644 km. ile Kazakistan. Ülkede 9 saat kuşağı var.
Su ve Orman
Ülkenin % 49,5’ini ormanlar oluşturuyor. Yenilenebilir su kaynakları ise 4,508 km³, Türkiye’nin ise 211.6 km³. Rusya’nın Avrupa kısmında Dinyeper, Dinyester ve en büyüğü Volga (İdil) olmak üzere, doğusunda, yani Sibirya’da Peçora, Obi, Yenisey, Lena ve İndigra gibi kilometrelerce uzunlukta büyük nehirleri bulunur.
Dünyada nüfusun % 85’i kurak bölgelerde yaşar. 783 milyon insanın temiz suya ulaşımı yoktur ve her yıl 8 milyon kadar insan kirli sudan bulaşan hastalıklardan ölmektedir. Rusya halkının bunlardan korkması için hiçbir neden bulunmamakta. Hatta orman ürünleri ve su satarak büyük gelirler elde etme potansiyeli vardır.
Petrol ve Doğalgaz
Rusya dünyaya doğalgaz ve petrol ihraç eden ülkelerin başında gelmektedir. Gelirinin % 50’sinden fazlasını işte bu yeraltı zenginliklerinden kazanır. Toplam doğalgaz ithalatı (49,2 milyar m³) içinde Rusya’nın payı %55 (27 milyar m³). Türkiye, Rusya ile yaptığı uzun süreli anlaşmalar gereğince en az önümüzdeki 10 yıl boyunca yaklaşık bugünkü ithalat seviyesini korumak zorunda. Aynı şekilde Avrupa ülkeleri de Rus doğalgazına muhtaçlar.
Diğer yeraltı zenginlikleri
Ülkede başta kömür olmak üzere hemen her çeşit maden bulunur. Yurtdışından herhangi bir maden ithal etmesine pek gerek yoktur. Demir, bakır, çinko, kurşun, ayrıca alüminyum, magnezyum, titanyum ve değerli altın, gümüş platin, antimon, elmas ve stratejik uranyum yatakları mevcuttur.
Savunma gücü
Dünyadaki ileri gelen devletlerinde olduğu gibi, Rusya Federasyonunun askeri gücü de etkilidir. En başta atom gücü gelir. Dünyada nükleer güce sahip dokuz (diğerleri ABD, Fransa, İngiltere, İsrail, Pakistan, Hindistan, Kuzey Kore ve Çin Halk Cumhuriyeti) ülkeden biridir. Bunun dışında konvansiyonel silah gücü onu dünyadaki en güçlü ikinci ülke konumuna getirmektedir. Türkiye bu kategoride, nükleer gücü olmasa da, onuncu sırayı almaktadır. Güçlü bir hava, deniz ve kara kuvvetlerine sahiptir. Füzeler ve kapasiteleri hakkında birkaç ay önce bir gösteri de yaparak Hazar Denizinden fırlattığı bir füze Suriye’deki bir hedefe ulaşmıştı. Tek bir uçak gemisi vardır. Ancak donanma kapasitesi yüksektir. Elektronik araçlar konusunda başarılı olduğu kabul edilir. Bu silahların hepsini kendi imal etmekte ve bir kısmını da satmaktadır. Dünyada ABD’den sonra en fazla silah satan ülke RF’dur.
ZAAFLARI
Nüfusun azalması
2002 genel nüfus sayımlarına göre, RF’nda toplam nüfus 145.166.000 iken 2010 genel nüfus sayımlarında bu rakam 142.856.000’e düşmüştür. Yani 8 yılda 2 milyon 310 binlik bir nüfus azalmıştır. Bu nüfusun bir kısmı yurt dışına gitmişse de, doğum oranın düşük, ölüm oranının nispeten yüksek olması bu durumu ortaya çıkarmıştır. Rus halkı da diğer Avrupa halkları gibi yaşlanmaktadır. Bunun başlıca nedeni şehirleşme, evliliklerin azalması, ailelerin tek çocukla yetinmeleri veya çocuk sahibi olmamalarıdır. Buna ek olarak AIDS yani HİV virüsü, alkolizm gibi nedenlerden insanların daha erken yaşlarda ölmesi de nüfus azalmasının nedenleri arasındadır.
Ayrıca RF’nda nüfus dağılımında bir dengesizlik de mevcuttur. Doğudaki Sibirya bölgesinde nüfusun %13,5’u ve Uzak Doğu bölgesinde %4,4’ü yaşamaktadır. Bu iki bölge ise RF yüzölçümünün %70’ini kapsamaktadır. Yani bu kadar büyük bir coğrafi alanda nüfusun ancak % 17,9’u yaşarken, kalan %82,1 ülkenin yüzölçümü olarak %30’unu kapsayan kısımda yaşamaktadır. Dolayısıyla Sibirya ve Uzak Doğu bölgesine herhangi bir sızma (örn. Çin) veya saldırı olursa, Moskova bu bölgeleri korumakta çok sıkıntıya düşecektir. Aslında modernleşme şehirleşmeyi getirmiş ve köylerden kaçış başlamıştır. Bu anlamda Türkiye’de de durum az çok buna benzemektedir.
Azınlıklar
Son nüfus sayımına göre Rus halkı, nüfusun %80’ini teşkil eder. Yani azınlıklardan çekinecek bir durum yoktur. Fakat Moskova’nın azınlıklara devamlı baskı uygulaması, durumun başka türlü olduğunu göstermektedir. Rusya’daki azınlıkların içinde 5,5 milyon nüfusları ile Tatarlar (ülke genelinde %3,5) %20,3‘lük bir orana sahiptirler.
Azınlıklar başlıca üç-dört bölgede yoğundur. İlki Orta İdil (Volga)-Ural bölgesidir. Burada Türki Tatar, Çuvaş ve Başkurtlar, Fin-Ogur Udmurt, Mari ve Mordvalar yaşar. İkinci önemli bölge Kuzey Kafkasya’dır. Burada Abhaz, Kabarda, Karaçay-Balkar, Çerkes, Çeçen, İnguş ve değişik Dağıstan halkaları yaşar.
Rusya 1993 ve 1995’te iki defa Çeçen savaşına girişmişti. Kısacası bu iki bölge Moskova’nın yumuşak karnını teşkil eder.
Her ne kadar RF’nda etnik bir topluluğun (ikisi hariç) adını taşıyan 22 (özerk) cumhuriyet (sonuncusu ilhaktan sonra katılan Kırım) bulunuyor ve bunlara yönetici olarak kendi güvenilir şahıslarını iktidara getiriyorlarsa da güven tam olarak oluşmamıştı. Dolaysıya RF tekrar yedi bölgeye bölündü ve bu bölgelerin Moskova’dan atanan başkanları, kendi bölgelerindeki siyasi liderleri kontrol altında tutmaya başladılar.
Komşu ülkelerdeki Ruslar sorunu
SSCB dağıldığı zaman bir hayli Rus değişik cumhuriyetlerde yaşıyordu. Dolayısıyla bir sabah baktılar ki, başka bir ülkenin vatandaşı olmuşlar. Baltık ülkelerinde, Ukrayna’da, Kazakistan’da, Moldova’da ve bir takım başka yerlerde Ruslar mevcut. Putin başta Gürcistan’dan iki bölgeyi (Abhazya ile Güney Osetya’yı) kopardı. Ukrayna’dan Kırım cumhuriyetini ilhak etti. Ukrayna’nın doğusunda iç savaş çıkararak burasının Ukrayna’dan fiilen kopmasını sağladı. Moldova sınırında Dinyester cumhuriyeti adlı illegal bir bölgeyi destekledi. Kısacası bu bölgeleri ve dolayısıyla burada yaşayan Rusları RF’na katarak ülkedeki Rus nüfusunu artırmak istemektedir.
Ekonomik sorun
RF Devlet Başkanı Putin bu planlarını gerçekleştirirken, bir yandan SSCB’den sonra kaybedilen Suriye’de tekrar Rus etkisini sağlamlaştırma siyasetini geliştirdi. Buraya savaş uçaklarını ve savaş gemilerini, hatta askerlerini yolladı. Bütün bu askeri faaliyetler pahalıya mal olmaktadır. Ayrıca Kırım’ın ilhakı dolaysıyla ABD ile Avrupa ülkelerinin Rusya’ya uyguladığı ambargo da ekonomik sıkıntılar yarattı. Yetmezmiş gibi petrol fiyatlarının düşmesi, en önemli ihraç maddesinden elde edilen kârın düşmesine neden oldu. Bunun dışında Türkiye ile ilişkilerini kesmesi de bir hayli Türk müteşebbisine olduğu gibi Rus müteşebbislerine de darbe vurdu. Bütün bu darbeler ülkede Rublenin değerini düşürdü ve enflasyona neden oldu. Rus halkı şimdi ciddi bir mali sıkıntıda. İşten çıkarmalar da geçimi gittikçe zorlaştırıyor.
ÖZET
Kısacası Moskova’nın “evdeki hesap çarşıya uymadı” diyerek geri adım atmasını bekleyebilir miyiz? Bu belki de fazla iyimser bir beklenti olurdu. Anlaşılan Putin soğuk savaş şartlarına dönmeyi dahi göze almış bulunuyor. Bunun Türkiye’ye doğrudan zararı olacağını görmemek ise mümkün değil.
21/10/2020
hocam bir ülke bu kadar güzel değerlendirilir
21/10/2020
hocam bir ülke bu kadar güzel değerlendirilir