TÜRK DÜNYASINDA NELER OLUYOR?

1991’e kadar Türkiye’de “Türk Dünyası” tabiri çok muğlak ve geçmiş (kadim) tarih ile ilgili idi. Bugün “Türki” dediklerimize “Dış Türkler” denilirdi. 1992 yılında Dış İşlerine bağlı Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) kurulmuştur. AK parti döneminde statüsü değiştirilmiş Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlanmış, 53 ülkede ofisi bulunan bir yapıya dönüştürülmüştü. Kısacası bağımsız Türk cumhuriyetleri bu kuruluşun içinde 5 üyesi ile, ki bir tanesi KKTC’dir, önemsiz kalmışlardı.

56 ve 57. hükümet dönemlerinde ise Türk Cumhuriyetleri ve Akraba Toplulukları ile Koordinasyondan Sorumlu Devlet Bakanlığı mevcuttu. Prof. Dr. Ahat Andican (1997-1999) ve Prof. Dr. Abdülhaluk Mehmet Çay (1999-2002) bu görevi yürüttüler.  AK Parti iktidarında bakanlık kaldırıldı.

2010 yılında ise Türkiye’den göçen veya geçici olarak yurt dışında yaşayan vatandaşlarla ilgili olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Yurtdışında Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bulunuyor. Şubat 2019’da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu,”152 ülkeyi kapsayan tabloya göre, 5 milyon Türk vatandaşı yurtdışında yaşıyor” şeklinde bilgi vermişti.

2009 yılındaTürk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi) kuruldu. Üyeleri Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye, Özbekistan, Macaristan (Gözlemci Üye)‘dır.  Bugüne kadar birkaç toplantı yapmanın dışında hiçbir varlık gösterememiştir. 1993’te kurulan edebiyatçıları içine alan Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi [yeni adı: Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı] (TÜRKSOY) belki de en faal ve başarılı devlet kurumu olmuştur.

Türk Keneşi (eski adı: Türk Konseyi) (Azerice: Türk Şurası, Kazakça: Түркі кеңесі, Kırgızca: Түрк Кеңеши (Türk Keñeşi), Özbekçe: Turkiy Kengash, Туркий кенгаш, Macarca: Türk Tanács, İngilizce: Turkic Council) Ekim 2009’da Nahcivan’da kuruldu.  27 Aralık 2011’de adı Türk Keneşi olarak değiştirildi.  Hiçbir Türk, ‘Keneş’in ne olduğunu anlamaz. Kıpçak kökenli bu sözcük danışma anlamına gelir. 2019’da Özbekistan da katıldı. Son yıllarda hiçbir faaliyeti olmamıştır.

Akademik olarak “Türk” adına Atatürk’ün kurdurduğu Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü ve İstanbul Üniversitesinin Tarih bölümü bünyesinde Umumi Türk Tarihi kürsüsünde rastlıyorduk. Bu kürsüde de ilk ve orta çağlardaki Türklerin tarihi okutulurdu.

Başta Hunlar, İskitler, Avarlar, Oğuzlar/Ogurlar, Göktürkler, daha sonra Uygurlar, Kırgızlar, Kıpçaklar olmak üzere M.Ö. 300’den 10. yüzyıla kadar yaşamış, bugün bir ikisi (Uygur, Kırgız ve Tatar) hariç hiçbirinin adı kalmamış eski Türki kavimler öğretilirdi. Bunları bazılarının ise Batılı akademisyenler tarafından Orta Asyalı Turani kökenli olduklarına inanılmaz (Hunlar, İskitler ve Avarlar). Ayrıca Macarlar veya Finler kendilerinin Türklerle pek kendilerini kardeş saymazlar. Macarlar biraz daha yakın dururlar.

Bu varsayım Ural-Altay Diller teorisine dayanmaktadır.  Bugün bu teori de geçerli sayılmıyor. Şimdi Ural dil ailesi ve Altay dil ailesi teorileri var. Buna göre Altay gurubuna dahil Türki Dilleri beş kategoride inceleyebiliriz:

  • Facebook
  • Twitter
  • Google+
  • LinkedIn

Bugün ise 35-40 kadar değişik ad ile anılan, değişik coğrafyalarda yaşayan, hatta İslam dışında değişik dinlere inanan Türki topluluklar var. Her ne kadar Türkiye’de hepsinin adına Türk sıfatı eklenirse de onlar kendilerini böyle anmazlar.

Çünkü “Türk” adı anayasanın 66. maddesinde “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” şeklinde resmi ve hukuki bir çerçeveye sokulmuştur. Yani vatandaşlık bağı olmayanları Türk addetmek uluslararası hukuk açısından doğru olmamaktadır. 

Etnik olarak da “Türki” yerine “Türk” adının kullanılması Türkiye dışında karışıklıklara yol açmaktadır. İngilizcede “Turkic peoples”, Rusçada “Турских народов (Turskih narodov)” (Türki halklar)”, Almancada “Turkvölker “(hepsinde de Türki halklar), Fransızcada ise “Turcophone” (Türkidilli) şeklinde kullanılır. Böylece Türkler ile diğer Türki halklar arasında ayrım anlaşılır.

Gerçi Türkiye’de genellikle bu ayrım yapılmaz ve Kırgız (Kazak, Tatar v.b.) Türkçesinden bahsedilir ki Türk halkı bu dilleri anlamaz. Oğuz gurubunda en iyi anlaşılanı Gagauzca ve Kırım Türkçesi (Nogaycayı ise anlamayız) ve Azericedir ki, bir hayli tabirini anlamayız. Aynı guruba dahil Türkmenceyi anlamak çok zordur. Dil canlı varlıktır ve sürekli değişir. 1930’larda basılmış Türkçe bir gazete veya eserde bilmediğimiz bir hayli kelime veya tabirle karşılaşırız.

Türki diller kâğıt üzerinde (tabii ki alfabeyi anlarsak) benzer sözcüklere rastlayacağımızdan yakın gibi gelebilir. Hatta en yakın diye varsayılan Azerice bir Türk için aynı dil gibi gelebilir, ancak hiç de öyle değildir.

Bugün dünyada Türki halkların toplam nüfusu, kati rakamları bilinmemekle birlikte 180 ila 200 milyon tahmin ediliyor.

Resmi verilere göre hazırladığımız aşağıdaki tablo bu tahmini doğruluyor. Yani 350 milyon gibi abartılı rakamlara inanmak gerçeği yansıtmıyor.

  • Facebook
  • Twitter
  • Google+
  • LinkedIn
  • Facebook
  • Twitter
  • Google+
  • LinkedIn

Türki halkları statüleri yönünden bağımsız devlet, özerk cumhuriyet, azınlık hukukuna sahip ve herhangi siyasi, hukuki veya kültürel hakka sahip olmayanlara ayrılırlar.

Bağımsız Devletler

Türkiye Cumhuriyeti

Azerbaycan

Türkmenistan

Kazakistan

Kırgızistan

Özbekistan

KKTC (Tek Türkiye tanıyor)

Özerk Cumhuriyetler (Rusya Federasyonu)

Tataristan

Başkurdistan

Çuvaşistan

Kabarda-Balkar (Balkar Türki)

Karaçay-Çerkez (Karaçay-Türki)

Hakas

Tuva

Altay

Yakut (Saha)

Özerk Bölgeler

Sinkiang-Uygur Özerk Bölgesi (Çin Halk Cumhuriyeti)

Gagauz Yeri (Romanya)

Azınlık hukukuna sahip olanlar

Azeri                          (İran İslam Cumhuriyeti)

Türkmen                  (                      “                  )             

Kaşkay                      (                      “                  )

Diğer Türkiler          (                      “                  )

Batı Trakya Müslümanları (Lozan’a göre Yunanistan’da Türk, Pomak ve Romanlar) Balkan Müslümanları (Lozan’a göre Bulgaristan’da Türk, Pomak ve Romalar)

Bunun dışında Balkanlarda Kuzey Makedonya, Romanya ve Kosova’da da Osmanlıdan kalan Türkler vardır. Orta Doğu’da Türkmenler de statüsüzler kategorisindedirler. Bulgaristan’da 600 bin kadar, Yunanistan’da 100 bin kadar Türk vardır. Diğer Balkan ülkelerinde ise toplam 130 bin Türk vardır.

TÜRKİYE

Genel

Bağımsız devletler arasında en eskisi, ekonomik, demografik, askeri ve siyasal açıdan en büyüğü ve güçlüsü Türkiye’dir. 14. yy’den beri bağımsızlığını kaybetmeyen Osmanlı İmparatorluğunun devamı olmanın gururunu yaşamaktadır. Yani coğrafi sınırları çok küçülmekle birlikte esas merkezi Anadolu’yla yedi asırdır dünya siyasetinde kalmayı başarmış bir ülkedir. Dünyada güçlü imparatorluklardan gelen pek fazla ülke yoktur. Türki halklar arasında nüfusu bu kadar büyük (82 milyon) başka bir bağımsız ülke de yoktur.

İktidar

Türkiye, 776 bin km²’lik yüzölçümü ve 82 milyonluk nüfusu ile bölgenin güçlü bir devletidir. NATO, G-20 gibi etkili uluslararası kurumların üyesidir. Ancak komşuları Yunanistan, (bir zamanlar Bulgaristan), Ermenistan, İran, Irak ve Suriye ile çeşitli seviyelerde sorunları bulunuyor.

1994-97 döneminde İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığı yapmış olan, Adalet ve Kalkınma Partisi kurucularından 66 yaşındaki Erdoğan, 2002’den 2018’e kadar Başbakan, 2018’den bu yana Cumhurbaşkanı olarak 18 yıldır hakimiyette bulunuyor. Kısacası başarılı bir siyasetçi olarak kendine çok fazla güvenen nevi şahsına münhasır bir çizgidedir.

Azınlıklar

Türkiye dünyadaki en fazla mülteciye sahip ülke konumuna geldi. 7 Kasım 2019’da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, geçici koruma altındaki Suriyeli sayısının 3 milyon 680 bin 603 olduğunu belirterek, “İkamet izniyle kalanların sayısı 1 milyon 70 bin 144’tür. Uluslararası koruma kapsamındakilerin sayısı ise 324 bin 161 olup, ülkemizde toplam 5 milyon 74 bin 908 yabancı bulunuyor” demişti. Avrupa’da bir hayli ülkenin nüfusuna denk bu yabancılar, işsizliğe daha da fazla darbe vuruyorlar.

Lozan Antlaşması ile tanılan azınlıklar dışında resmen azınlık statüsü yoktur. Buna rağmen resmi TRT kanalında en büyük etnik azınlık olan Kürtlere yönelik Kurmançi ve Zaza’ca televizyon ve radyo yayını yapılmaya başlamıştır. Radyoda ise Türkiye’deki diğer azınlıklar Arap, Çerkez ve Boşnaklar içinde yayın yapılıyor.  Türki dillerde ise Azeri, Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar, Türkmen ve Uygurca yayınlar yapılıyor. Bağımsız Türk Cumhuriyetlerinin Ankara’da elçilikleri var, bazılarının ise İstanbul’da konsoloslukları da bulunuyor. Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan ve Başkurdistan Cumhuriyetlerinin İstanbul’da ticari temsilciliklerinin bulunması ise ilginç.

İnsan hakları

“Human Rights Watch (İnsan Hakları Gözlemleri)” 2020 raporuna göre, adalet mekanizması üzerindeki idari kontrol ve siyasi etki, mahkemeleri sistematik olarak sahte delilleri kabul etmeye, Erdoğan hükümetinin siyasi rakip olarak kabul ettiği şahıs veya gurupları ikna edici delil olmadan da gözaltına almaya ve mahkûm etmeye yönlendirmektedir. Bu şekilde gazeteciler, muhalif siyasetçiler, eylemciler ve insan hakları savunucuları tutuklanmıştır. 2016 Temmuz’undaki darbe girişiminden sorumlu tutulan Gülen taraftarları ise hala çeşitli kurumlar içinde aranmaktadırlar.

Adalet Bakanlığının Temmuz 2019’da verdiği bilgiye göre, 69,259 kişinin mahkemesi ve 155.560 kişinin terörizm ile ilgili ceza kovuşturması sürmektedir.  Aralarında seçilmiş politikacılar ve gazetecilerin de bulunduğu 8.500 kişi ise PKK ile bağlantılı olmakla suçlanarak hapiste tutulmaktalar. 119 gazeteci de terörizmi desteklemekle suçlanmakta. Güneydoğu illerinde HDP’den seçilen 65 belediye başkanından ancak 6’sına henüz dokunulmadı. Diğerleri makamlarından uzaklaştırıldı.

Ekonomi

Türkiye son yıllarda ciddi ekonomik sıkıntıya girdi. Üstüne Mart ayından beri Kovid-19 pandemisi kontrol altına alınamıyor. Bu durum ekonomiye, sağlık sistemine, eğitime, sosyal hayata ve kültür hayatına büyük darbe oldu. İhracat azaldı, dış borçlar arttı, enflasyon ve döviz artışı durdurulamıyor. 2019-2020 yıllarında 16 ay içinde üç Merkez Bankası Başkanının değiştirilmesi , Erdoğan’ın damadı olan Hazine ve Maliye Bakanının istifası, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik açıdan daha bir hayli değişikliğe gebe olduğunun göstergesi. Yine de Türkiye G-20’lerde 18. durumda.

Dış İlişkiler

Türkiye’nin ABD ile ilişkileri, Rusya’dan S-400 füzelerini satın aldığı için ciddi darbe aldı. NATO ülkeleri de buna tepki verdiler.

Suriye’de devam eden savaş, PKK ile mücadele, Libya’daki iç savaşa katılım hayli şehit vermeye neden oldu. Ayrıca Doğu Akdeniz’de petrol arama ısrarı, AB, ABD, RF ve bir Almanya, Fransa gibi hayli NATO partneri ile ciddi sürtüşmeler yaşamasına neden oldu. Son olarak Azerbaycan-Ermenistan arasında Dağlık Karabağ için süren savaşa Türkiye’nin silah ile katkısı tekrar bir hayli ülkenin Ankara’ya tepkisini doğurdu.

Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanlığı mücadelesinde Başbakan Ersin Tatar’ı destekleyerek muhtemelen kullanıma kapalı turistik Maraş bölgesinin bir kısmının açılmasını tavsiye ederek yarışta öne geçmesini sağladı. Bu da Batıda tepki doğurdu. Tatar, Erdoğan’ın desteği ile %52 oy alarak Cumhurbaşkanı seçildi. Yunanistan onunla görüşmeye hazır olduğunu belirtti.

Suriye’deki mücadelede Rusya’yı Esad’ı ve ayrıca PKK’nın Suriye’deki kolu varsayılan YPG’nin ABD desteklerini kıramadı. Irak’ta PKK kamplarının olduğu varsayılan yerlere hava saldırıları Bağdat’ın tepkisi çekti. BAE, Mısır, Suudi Arabistan ve İsrail ile ilişkiler ciddi şekilde bozuldu. Bunlara ek ABD, Fransa ve Yunanistan ile sürtüşmeler sürüyor.

Rusya ile ilişkiler daha ziyade ekonomik menfaatlere dayanıyor. Diğer bir hayli konuda uzlaşma olmuyor. Ukrayna’ya bağlı Kırım’ın ilhakına karşı çıkan Ankara’nın Rusya’ya tepkisi son aylarda durmuşken, Moskova’nın 16 Ekim’de Yunanistan’ın denizlerde 12 mil tezini desteklemesi üzerine aynı tarihte Ukrayna Devlet Başkanına İstanbul’da “Türkiye Kırım’ın ilhakını tanımıyor” şeklinde uzun süreden sonra Rusya’ya tepki gösterdi. Ancak bir gün öncesinde S-400 füzesinin Karadeniz’de ilk denemesi yapıldı.

Ancak birkaç yıldır Doğu Türkistan’da Uygurlara uygulanan soykırıma Ankara hiç ses çıkarmadı. Bir sürü ülke gibi Çin’i kızdırmama politikasını tercih etti.

Kovid-19

5 Kasım tarihi itibarıyla Sağlık Bakanlığının günlük korona tablosuna göre, Türkiye’de son 24 saatte 146 bin 028 Kovid-19 testi yapıldı, 2.311 kişiye hastalık tanısı konuldu, 81 kişi hayatını kaybetti.  Toplam hasta sayısı386.820, toplam vefat sayısı10.639, toplam iyileşen sayısı ise 332.379.  Her gün ortalama 80 kişi ölüyor. Hasta sayısı ise her geçen gün artıyor.

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan 21 Ekim’de Hürriyet gazetesinde basılan söyleşisinde, “Türkiye’de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vaka sayısını bulmak için Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı hasta sayısını en az 5 ile çarpmak gerektiğini” söyledi. Ceyhan, yapılan araştırmaları ve Sağlık Bakanlığı’nın çalışmalarını referans vererek “saptanan ve saptanamayanlar dâhil toplamdaki aktif vaka sayısı saptadıklarımızın yaklaşık 10 katıdır” dedi.

Pandemi hayatı altüst etti. Eğitim neredeyse durdu, uzaktan eğitim ve bazı sınıflarda yüz yüze eğitimden iyi sonuç beklenmiyor. İşsizlik çok arttı. Zaten büyük işsizlik vardı. Buna şimdiki işsizlikte eklendi. Gerçi işten çıkarmak yasak, ancak patronlar bunu çözdüler, ücretsiz süresiz izne yolluyorlar.

Özet

Bütün bunlara rağmen Dış Türkler Türkiye’den ümitlerini kesmediler. Irak’tan gelen Türkmen (aslında Türk), Türkmenistan’da Türkmen, Özbek ve Azeriler Türkiye’de çalışıyor. Çarlık döneminden beri İstanbul onların kıblesi olmuştu.

Fakat gerek bağımsız Türk cumhuriyetleri gerekse diğerlerinin Türkiye’ye sağlayabileceği ekonomik katkı yetersiz kaldığından Ankara daha ziyade Rusya gibi ekonomik gücü olan devletlerle iş birliği yapıyor. Ancak son yıllarda yürüttüğü dış politikalar dolayısıyla önceden iyi ilişkilerde olduğu ülkelerle arası bozulmaya başladı. Bu durum Türkiye dış politikada yönünü mü değiştiriyor sorusunu akla getiriyor. 

AZERBAYCAN

  • Facebook
  • Twitter
  • Google+
  • LinkedIn
Devlet amblemi

İktidar

Azerbaycan Hazar Denizi kıyısında 86 bin km² yüzölçümü ve 10 milyon nüfusu olan bir ülke. 1991’de bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan’da iktidar babadan oğula geçti. Ülke petrol ve doğalgaz sayesinde zengin, ancak bu zenginlik halka pek ulaşmıyor.

Eski KGB (Sovyet Gizli Servisi) şefi, Politbüro (Komünist Partisi Merkezi Yönetimi) üyesi Haydar Aliyev, 1993’te cumhurbaşkanı oldu. 2003’te vefat edince 59 yaşındaki oğlu İlham iktidara geçti. Birkaç yıl önce de karısını yardımcısı ilan etti.

Nüfus

Dünya Azerilerinin toplam nüfusu 40-45 milyon kadar. En büyük Azeri topluluğun 25 milyon kadarı İran’da, 10 milyonu bağımsız Azerbaycan’da, 2,5 milyonu Rusya’da, 1 milyondan fazlası Türkiye’de, 1 milyon Irak’ta (bunlar da İran’dan buraya yerleşenler) yaşıyor. Bunun dışında ABD, Gürcistan, Almanya, Ukrayna, Kanada gibi ülkelerde de mevcutlar. İran dışındakilerin ekserisi Azerbaycan’dan göçenler. Ülkelerini terk etmeleri muhtemelen ekonomik ve siyasal sebeplerdendir.

27 Eylül 2020’de Dağlık Karabağ için Azerbaycan ile Ermenistan arasında başlayan savaşa Rusya’nın müdahalesi ile 10 Ekim’de ateşkes yapıldıysa da her iki taraf buna uymadı. Çatışmalar hala sürmekte ve taraflar birbirlerini suçlamaktadırlar.

İnsan hakları

Human Rights Watch (İnsan Hakları Gözlemleri) 2020 yılı raporuna göre, Azerbaycan yetkilileri birlik kurma, ifade ve toplanma özgürlükleri üzerinde sert kontrol ve sıkı kısıtlamalarını sürdürmektedirler. Ancak 2019’da hükümet, siyasi gerekçelerle mahkûm edilmiş 60 kadar gazeteciyi, muhalif siyasetçiyi, mütedeyyinler ve değişik branşlarda hükümeti tenkit eden şahısları serbest bıraktı. Ancak gene de 30’dan fazla muhalif hala tutuklu bulunuyor. Muhafazakâr bir Şii gurubuna dahil olan 17 kişi 2017’den beri hapiste.

Ocak ayında blogunda barışçıl protestolar yayınladığı gerekçesiyle tutuklanan Mehman Huseynov’un serbest bırakılmasını talep eden 49 kişi, 10 ila 30 gün arası hapse atıldı.

1 Nisan’da ise polis 14 eşcinsel ve transseksüeli kanunsuz fuhuş yapma gerekçesiyle tutukladı.

Diğer insan hakları sorunları da mevcut. Göz altında işkence ve kötü muamele, avukatlara baskı ve basın özgürlüğünü engelleme devam etmektedir.

Avrupa Şurası İnsan Hakları Komiseri Dunja Miatovic (Dunya Miyatoviç) Temmuz ayında Bakü’yü ziyaret etti. Keyfi tutuklamaların, ceza kanununu ihlal ederek muhaliflere karşı kullanmasından endişelendiğini söyledi. Ayrıca yetkililere, yerinden edilmiş insanlara (yani Ermenilerin 1994’te işgal ettiği topraklardan Azerbaycan’ın iç bölgelerine sığınanlara) daha iyi hayat şartları yaratılmasını bildirdi.

Dağlık Karabağ Savaşı

Aslında Sovyetler Birliği dağıldıktan sonda Azerbaycan Cumhuriyeti içinde Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi Ermenileri referandum yaptı ve burayı bağımsız ilan etti. O dönemde bu bölgede 1/3 Azeriler 2/3 Ermeniler yaşıyordu ve toplam nüfus ancak 160 bin idi.

Şimdi ise nüfusu 150 bin ve Ermenistan’ın bu bölge çevresindeki yerleri işgal etmesiyle Ermenistan ile Dağlık Karabağ arasında karadan bağlantı sağlanmış oldu. Aslında gerek Dağlık Karabağ’da yapılan referandum gerekse Ermeni ordusunun Azerbaycan topraklarını işgali, uluslararası hukukun kabul etmediği bir durumdu, ancak bu sorun çeyrek asırdır çözülemedi.

İki devleti mukayese edersek Azerilerin 10 milyonluk nüfusuna karşı Ermenilerin 3 milyon nüfusu var. Azerbaycan ordusunun 125 bin aktif askerine karşılık Ermenistan’ın 45 bin aktif askeri var. Çatışmalarda iki taraf da asker, sivil ve teçhizat olarak hayli kayıp verdi.

1990’larda Azerbaycan güçsüzdü ve aslında aynı kötü şartlarda olan Ermenilere yenilerek toprak kaybına uğradı. Bugün yukardaki rakamlardan görüleceği üzere Ermenistan’dan katbekat üstünler ancak henüz birkaç köyü ele geçirdiler.

Komşu İran’da yerleşik Azeriler Tebriz sokaklarında “Karabağ bizimdir, bizim olacak” şeklinde sloganlar atarak sokaklarda dolaştılar. Türkiye’nin ve yurt dışındaki Azerilerin manevi destekleri bütün işgal edilmiş yerleri geri almaya yetecek mi, henüz belirsiz.

2009 yılında Ankara ile Bakü arasında imzalanan askeri yardım anlaşması çerçevesinde Türkiye Azerbaycan’a silah ve teçhizat verdi. Azerbaycan harp okulunda Türk subayları binlerce Azeri subayı batı standartlarında yetiştirmeye gayret etti. Orada görev yapan subaylardan duyduğumuza göre rüşvet harp okuluna da sirayet etmiş, izine çıkmak isteyenler üstlerine rüşvet vermek zorunda kalıyorlarmış.

Kısacası Rusya müdahale etmez ise Azerbaycan işgal edilmiş topraklarını geri alacak gibi görünüyor. Böyle bir başarı Aliyev gibi bir diktatörü devrilmez hale getirecek.  Ülkede basın özgürlüğü ihtimali tamamen ortadan kalkacak.  Savaştaki başarılar baskıcı rejimin yaratığı antidemokratik atmosferi daha da artıracak. Ermenilerin zapt ettiği toprakların kurtarılması acaba halka mutluluk sağlayacak mı?

  • Facebook
  • Twitter
  • Google+
  • LinkedIn
Gence

Kovid-19

Ülkede şimdiye kadar 60 bin vaka tespit edilmiş ve 780 ölüm olmuştur. 45 bin kişinin ise tedavi olduğu bilinmektedir. Ancak savaş şartlarında virüs ile mücadeleye ne kadar önem verilebilecektir?

Türkiye-Azerbaycan İlişkileri

Siyasetçiler Türkiye ile Azerbaycan hakkında “iki devlet bir millet” şeklindeki ütopik söylemi kullanmayı severler. Türkiye ile Nahcivan arasında 17 km’lik bir sınır da mevcuttur. Ancak esas ana kara ile Nahcivan arasında Ermenistan bulunur. Dolayısıyla ekonomik ilişkiler Gürcistan üzerinden kurulmuştur. Bakü-Tiflis- Ceyhan petrol hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattı ve Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattı ile Türkiye ile Azerbaycan arasında oldukça güçlü ekonomik ilişkiler kurulmuştur. Ancak ekonomik yönden 2,5 milyar $ düzeyindeki ticaret hacmi Ankara için tatminkâr olmaktan uzaktır.

  • Facebook
  • Twitter
  • Google+
  • LinkedIn

TÜRKMENİSTAN

  • Facebook
  • Twitter
  • Google+
  • LinkedIn
Devlet amblemi

İktidar

İktidar babadan oğula değil, bir diktatörden ikincisine geçmiştir. Bağımsızlık çalışmaları esnasında 1990’da Cumhurbaşkanı seçilen eski Türkmenistan Komünist Partisi Sekreteri Saparmurat Niyazov 2006’da vefat etmiştir. Kendisi Atatürk’e özenerek Türkmenbaşı adını almış bir sürü acayiplikler yapmıştır. Bu herkese zorla hatmettirilen, diktatöre methiyeler yazan ”Ruhname” adlı kitabı Türkçeye çeviren kurumlar ve meslektaşlar olmuştur.  Yerine, kendine çok benzediği için gayrı meşru oğlu da denilen 63 yaşında bir diş tabibi Gurbangulu Berdimuhamedov gelmiştir. Kendisi 14 yıldır iktidardadır. Baskıcı politikaları önceki liderden farklı olmamıştır.

Nüfus

Hazar Denizi kıyısında 490 bin km² yüzölçümüne ve 5,5 milyon nüfusu olan bir ülkedir. Ülkenin 350 bin km²’si Karakum çölü, yani 2/3 kumla kaplı bir ülkedir. Halk ülkenin güneyine, su kaynaklarının olduğu bölgelere yerleşmiştir. Ülke ciddi su sıkıntısı çekmektedir.

Türkmen Devlet İstatistik kurumunun verilerine göre 2008-2018 yılları arasında 1.879.413 kişi ya tamamen yerleşmek veya çalışmak üzere ülkeden ayrılmıştır. 5,5 milyon nüfuslu ülkeyi, BMÖ verilerine göre son iki yılda 2,3 milyon yurttaşı daha terk etti. Yurtdışına çalışmaya gitmek de dışardan çalışmaya gelinmesi de resmî kurumların engelleyici tutumları nedeniyle oldukça zor. 40 yaşın altındakilere yurtdışına çıkma izni verilmiyor.

İnsan Hakları

“Human Rights Watch (İnsan Hakları Gözlemleri)” 2020 raporuna göre, Cumhurbaşkanı Gurbanguli Berdimuhamedov yönetimi altındaki Türkmenistan, 2019‘da da dünyanın en baskıcı ülkesi olarak kaldı. Ülke bağımsız incelemelere tamamen kapalı. Basın ve din özgürlüğü merhametsiz şekilde kısıtlamalara tâbi. İnsan hakları savunucuları ve diğer eylemciler devamlı hükümetin baskısına maruz kalıyor.

Sınır Tanımayan Gazetecilerin yayınladığı 2014 Dünya Basın Özgürlüğü İndeksine göre Türkmenistan 180 ülke arasında sondan üçüncü (178.) ülke olmuştu. Etnik azınlıklara ayrımcılık durmadı. Çanak anten kullanmak yasaklandı. Türkmenlerin tek haber kaynağı RFE/RL Inc. Özgürlük Radyosunun Türkmence yayınları olmaktadır. OSCE (Organization for Security and Co-operation in Europe) Avrupa’da Güvenlik ve İş Birliği Kuruluşu için yapılan araştırmaya göre Türkmenistan’da 112 kişi kaybolmuş, izleri bulunamamıştır.

Paul Goble’nin sitesinde 11 Ekim’de verdiği bilgiye göre, “Aşgabat, herhangi bir protesto olayına karışanlar üzerinde öyle katı baskı uyguluyor ki sonuçta şahıslar kendilerini hapiste buluyorlar veya hayatlarını sonuna kadar takip ediliyorlar.”

Diğer kaynakların verdiği bilgiye göre ise Türkmen halkı, Cumhurbaşkanının bir hayli akrabasının hükümete yağmacı gibi üşüşmesinden, yöneticilerin dolar üzerindeki entrikalarından, %60-70’lere çıkan işsizlikten, 30-70 dolar arasındaki düşük maaşlar, adaletsizlikten, muhaliflere yapılan baskılardan, fikir ve hareket özgürlüğünün olmaması ve internet kesintilerinden bîzar.

Lebab eyaletinden 29 yaşındaki Taganova soyadlı bir kadın yurt dışındaki Türkmen direnişinin yüzü olmuştur. İstanbul’da Türkmenistan Konsolosluğu önünde bir protesto gösterisi sonrası tutuklanarak üç ay hapiste kalmış, ülkesine gönderilmekle tehdit edilmiştir. 11 Uluslararası İnsan Hakları Örgütünün talebi üzerine 12 Ekim’de serbest bırakıldı.

  • Facebook
  • Twitter
  • Google+
  • LinkedIn

Taganova, Özgürlük Radyosunun Türkmen servisine, konsolosluğun yurt dışındaki Türkmenlerin pasaportlarını uzatmayı devamlı reddettiğini belirtmiş. “Oysaki ülkemizde iş bulamadığımızdan buralara geliyoruz” demiş.

Doğalgaz

Dünyadaki en önemli doğalgaz rezervlerine sahip Türkmenistan’da halka daha önce bedava verilen doğalgaz 2019 yılından itibaren ücretli yapıldı. Bu da ekonominin iyi gitmediğine işaretti. Türkmen gazı, boru hatları ile Rusya, Kazakistan, Afganistan üzerinden Çin ve İran’a ihraç edilmektedir. Orta Asya’nın en büyük doğalgaz ihracatçısı konumunda olan Türkmenistan, gaz satışının yüzde 70’ini Çin’e yapmaktadır.

Gaz rezervleri açısından dünyada dördüncü yeri alan Türkmenistan’ın bu zenginliği, rüşvet sarmalına dolanmış hükümeti kurtaramayacak.  2015-2016 Türkmen ihracatı %41,5 gerilemiş, hele bu yıl kritik seviyelere düşmüş bulunuyor. Hazine boşalıyor ancak görünen o ki Cumhurbaşkanın çevresi elde kalanı üleşmeyi sürdürüyor.

Petrol

“BP Statistical Review of World Energy” 2016 raporuna dayanarak 2015 yılı petrol ve türevleri için üretim miktarı, günlük 261.000 varildir.

Ülkede açlık

Doğalgaz zengini olan ülkede bu gelirler halka yansımamaktadır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatının haberlerine göre ülkenin bazı yerlerinde sel, diğer taraflarında kuraklık tarım ürünlerine darbe vurmaktadır.

2017 sonlarında devletin işlettiği marketlerin önünde Sovyet dönemine dönüşü hatırlatan uzun kuyruklar oluştu. Aşgabat’ta her aileye ancak bir kilo, Daşoguz’da 5 kilo un satın alma limiti getirildi.

İzvestiya gazetesi 3 Kasım 2018 tarihli nüshasında, yasakların ve sansürün güçlü olduğu ülkede yoksulluğun giderek arttığını, özellikle devletin yurttaşlarına yıllardır bedava sağladığı benzin, elektrik, su, gaz ve tuzun birdenbire ücretli hale gelmesiyle birlikte insanların perişan olduğunu yazmıştı.

Mirat Haber Ajansının 14 Şubat 2020’deki haberine göre Aşgabat’ın sakinleri ülkelerindeki yıkıcı ekonomik krizin kötüleşmesi üzerine yiyecek aramak için çöpleri eşeliyor. Durumun şiddetli hale geldiği, farklı guruplar arasında çöp konteynerlerinin eşeleme hakkı üzerine kavgalar ve çatışmalar çıktığı iddia edilmekte. Hatta çöplerden yiyecek ve giysi almak üzere gelenlerin güvenlik güçlerinin de yanlarında metal konteynerlerin görülmekte olduğu ifade edilmekte. Eskiden sadece evsizler çöpten yiyecek alırken günümüzde hükümet tarafından ev tahsis edilmiş vatandaşlar da buna yönelmekte. 

Birçok yerleşim yerinde ekmek ve un için sabaha karşı kuyruklara girildiği, etten sigaraya kadar her şeye hızla zamlar geldiği de paylaşılan haberler arasında.
   

  • Facebook
  • Twitter
  • Google+
  • LinkedIn

Kovid-19

Türkmenistan uzun süre hiçbir Kovid-19 vakası görülmediğini iddia eden birkaç ülke arasında idi. Ancak Temmuz 2020’de halktan maske takmaları ve fiziksel mesafe uygulamaları istendi. Türkmenistan Sağlık Bakanlığının talimatında bunun koronavirüsten değil havadaki “yüksek toz konsantrasyonu” nedeniyle olduğu söylendi.

Sağlık Bakanlığı ülkede pandemi olmadığı iddiasını sürdürürken polis memurların korona testini yaptırmalarının mecburi olduğunu ve testin bedelinin maaşlarından kesileceğini ilan etti. Bu test çok pahalı.

RFE/RL Türkmen Azadliq Radyosu muhabirinin bildirdiğine göre, hastaneler Kovid-19 hastaları ile tıklım tıklım dolu. 3 Eylül’deki habere göre, Aşgabat’ta durum son üç haftada gittikçe kötüleşti ve ölüm vakaları da çok arttı.

Haber kaynaklarının bildirdiğine göre 16 Ekim’de kuzey Türkmenistan’daki bir kadın hapishanesinde çok büyük bir firar gerçekleşmiş. Özbekistan’a sınırdaş Daşoguz eyaletindeki DZ-K/8 adlı kadın ıslah tesisinde akrabaları, en azından üç mahkûmun Kovid-19’a yakalandığını bildirmiş.

Bu hapishane ile ilişkisi olanlar ise Kovid vakasının daha fazla olduğunu, 200 kadar tutuklunun “karantina bloğunda” tutulduğunu ve bazılarının durumunun çok kötü olduğunu söylemişler.

Vakalar Eylül başlarında başlamış ve hapishane yetkilileri olayı gizlemiş. Ancak vakalar artınca geçen hafta Aşgabat’tan röntgen cihazları getirtilmiş, çünkü yüzlerce mahkûmda ciddi akciğer sorunları ortaya çıkmış.

Kovid-19’dan ölen hastaların cesetleri özel plastik torbalarda akrabalarına yollanıyor. Çevrede yeni mezarların hızla arttığı gözlenmekte.

2021 Ocağına kadar ülkede seyahat izne bağlandı.  Özel bir komisyon sadece iş seyahati, tıbbi mecburiyet veya akrabaların ölülerini gömmeleri için yolculuk izni veriyor. Özgürlük Radyosu Türkmen servisinin haberine göre bu yeni uygulama bilhassa civar kasaba ve köylerde yaşayıp çalışmaya başkent Aşgabat’a gelenlere büyük darbe oldu.

Türkmenistan liderinin son sıradışı isteği

11.Temmuz.2020 tarihli bir habere göreCumhurbaşkanı Berdimuhamedov’un koyu renkteki arabaları yasaklayabileceği söylentisi çıkınca, Türkmenleri araba paniği sardı. Kimileri arabalarını satıp yerine beyaz araç satın alıyor, kimileri de arabalarını boyatıyor.

  • Facebook
  • Twitter
  • Google+
  • LinkedIn

Türkiye-Türkmenistan Ekonomik İlişkileri 

Bağımsızlığın ilk yıllarında Çalık gurubu gibi Türk müteşebbisler tekstil endüstrisi, inşaat sektörü gibi alanlarda hayli aktiftiler. Ancak şimdi iki ülke arasında kayda değer ekonomik bir ilişki yoktur. Çünkü Türkmenistan’ın ana ihracat kaynağı olan doğalgaz Türkiye’ye getirilememiştir.

KAZAKİSTAN

  • Facebook
  • Twitter
  • Google+
  • LinkedIn
Devlet amblemi

İktidar

Ülkeyi 1990’den 2019’a kadar, yani 29 yıl Nursultan Nazarbayev yönetmiştir. Uzun yıllar Komünist Partisine hizmet eden Nazarbayev 1989’da Kazakistan Komünist Partisi 1. Sekreteri seçildi. 1990’da da Cumhurbaşkanı oldu. 2019 Mart’ında kızının uzaklaştırılması üzerine yerini Parlamento sözcüsü Kassım Comart Tokayev’e bıraktı. Şimdi 80 yaşında. Hala başına bir şey geleceğinden korkuyor olsa gerek, 1991’den beri yürüttüğü Kazakistan Güvenlik Konseyi Başkanlığı görevini sürdürüyor.

  • Facebook
  • Twitter
  • Google+
  • LinkedIn
Kazakistan başkenti Astana (şimdiki adı: Nur Sultan) – 2010

Nüfus

Dünyanın, kapladığı alan açısından dokuzuncu büyük ülkesidir. 2.724.900 km² yüzölçümüne ve 18,5 milyon nüfusa sahiptir. Yani Rusya Federasyonu gibi, bu büyük yüzölçümüne nazaran insan sayısı çok az. Bozkırları 800 bin km² olup, Türkiye’nin yüzölçümünden fazladır.

Kazaklar ülke nüfusunun %67,5’ini teşkil eder. İstatistiklere göre ülkede 131 etnik gurup yaşamaktadır. Ruslar %19,8; Özbekler %2,8; Ukraynalılar %2,1; Uygurlar %1,4; Tatarlar %1,3; Volga Almanları %1,1 ve Azeri, Dungan, Çuvaşlar mevcuttur.

Bunlara ek Stalin döneminde buraya sürülen Kırım Tatarı, Alman, Polonyalı, Litvanyalı, Koreli, Çeçen, Meshet (Ahıskalılar) gibi halklar da vardır. Dolayısıyla halkların anlaşma dili olarak Rusça kabul edilmiştir.

İnsan hakları

2019’daki hakimiyet değişimi insan haklarına saygıyı sağlamamıştır. Haziran ayında Tokarev’in Cumhurbaşkanlığına seçiminde de bir sürü yolsuzluk yapıldı. 9-13 Haziran tarihlerinde seçimi protesto eden dört bin kişi tutuklanmıştır.

2015 İnsan Hakları Gözlemleri raporuna göre ülkede toplanma, fikir bildirme hakları ve dini özgürlükler ciddi şekilde engelleniyor. 2014 yılında gazeteler kapatıldı, barışçıl gösteri yaban onlarca kişi hapsedildi veya para cezasına çarptırıldı. Hükümeti tenkit eden muhalif lider Vladimir Kozlov haksız bir dava ile hapis cezası aldı. Kovid-19 hakkında asılsız haber yaymakla suçlanan şahıslar da tutuklanıyor.

World Justice Project (Rule of Law) [Dünya Adalet Projesi (Hukukun Egemenliği)] 2020 raporuna göre, Kazakistan dünya sıralamasında Türkiye’den daha iyi bir yer almış. Türkiye 107., Kazakistan 62.

Son verilere göre Eylül ayında siyasi mahkûmların sayısı dokuza yükselmiş. Bu bilgiyi 8 Eylül’de Alma Atı’daki Ar-Ruh-Hak (Haysiyet-Ruh-Hak) insan hakları gurubunda Bahıtcan Töregocina verdi. Tutuklananların bazılarına 30 yıla kadar hapis isteniyormuş. Tanınmış şair ve muhalif Atabek’e de 2007’de 18 yıl hapis cezası verilmişti.

İşkence

2019 yılında 119 işkence vakası tespit ediliş olmasına rağmen ancak üç sanık mahkemeye yollanmıştır. Ağustos ayında Zerçnoe hapishanesinden video görüntüleri medyaya yansıdıktan sonra 7 gardiyan tutuklanmıştır.

Ekserisi kadınlar – çocuklar olan ve Kuzey Suriye’de ele geçirilen 524 İŞİD mensubu veya akrabası Kazakistan’a getirilmişti. Bunlardan suça karıştıkları tespit edilenler mahkemeye sevk edilmişler. Kalanlar topluma yeniden entegrasyon programlarına alınmış. 2020 Mayıs ayında Kazakistan’a gelen BM’nin insan hakları ile ilgili özel muhabiri, yönetimi kutlamıştır.  

Öte yandan 300 kadar kişi, 31 Ekim’de eski başkent ve en büyük şehir olan Almatı’da siyasi reformlar ve siyasi baskıların sona erdirilmesini talep ederek Şokan Velihanov parkında gösteri yaptı.

Ekonomi

Kazakistan ekonomisi 2019’da ılımlı şekilde gelişti. Ülke içindeki talep gayri safi milli hasılanın takriben %4 artmasına neden oldu.

İç talebin artması, gıda fiyatlarının yükselmesi ve Kazak parası Tenge’nin yabancı paralar karşısında zayıflaması enflasyonun artmasına neden oldu. Merkez Bankası bu rakamı düşürmek için kuru artırmak zorunda kaldı.

20019’da ana ticaret ortakları AB, Çin ve Rusya ile ticaret %1,7 düşüş gösterdi.  2020’deki pandemi bu düşüşü daha da artırdı. Ocak ayında ihracat rakamı 4,519 milyar $ iken Temmuz ayında 2,623 milyar dolara düştü. Çünkü dünyada petrol fiyatları düştü. Kazakistan’ın ana ihracat kalemini enerji teşkil ediyor. Bu arada %5’lik işsizlik oranı ile iyi durumda sayılır. Ancak grevler de olmakta.

2005 yılında Dünya Bankası Kazakistan’ı Angola, Bolivya, Kenya, Libya ve Pakistan’la birlikte “yolsuzluğun odak noktaları” olarak saymıştı. 2017’de ise OECD raporunda Kazakistan’ın yolsuzlukla mücadele için kanun çıkardığını belirtmişti. Bu mücadele takdirle karşılandı.

Dış İlişkiler

Kazakistan uzun yıllardan beri otoriter şekilde yönetiliyor, insan hakları ihlalleriyle, muhalif politikacıları ezmekle şöhret bulmuş. 2020’de “Turizm Endüstrisini Geliştirme Planı” adı altında vize rejimini geliştirdi. 54 ülke ile vize antlaşması var. AB, OECD ülkeleri, ABD, Japonya Meksika, Avustralya ve Yeni Zelanda vatandaşları ülkeye vizesiz girebiliyorlar. Eski Sovyet ülkelerinin vatandaşlarına 3 ay vize verilirken, Türkiye vatandaşlarına ancak 30 gün vize veriliyor. Kardeş Kazakistan Türkiye’yi o kadar da kardeş saymıyor anlaşılan.

Geçen yıl 29 Mart’ta Çin  “Doğu Türkistan’da teröristlerle mücadelesini” desteklediği için Kazakistan’a teşekkür etmişti.

Başkent (2019) Nur Sultan (1998 Astana, 1830 Akmola) en büyük komşusu Çin Halk Cumhuriyetinden haklı olarak ürkmektedir. Netice olarak Sovyetler Birliği dağılınca onu koruyacak güç kalmadı. Tabii Rusya hala bir garantördür ama Kazakistan topraklarının bir kısmını Çin’e vermek zorunda kalmıştır.  Doğu Türkistan’da bir milyondan fazla Kazak asıllı da yaşamaktadır ve onlar da Uygurlar gibi Çin’in zulmüne uğruyorlar. Hatta oradan kaçarak Kazakistan’a sığınanlar da var.

Kovid-19  

15 Ekim’de Kazakistan’daki Kovid-19 vaka sayısı 109.202 ve ölü sayısı 1.706 olarak verilmişti. En çok ölüm eski başkent Almatı ile yeni başkent Nur Sultan’da görülmüş.  Şehirlerin nüfusu oldukça az ve dağınık olduğundan belki de vaka sayısı pek yüksek değil. Asya Kalkınma Bankasının raporuna göre Kazakistan pandemi yüzünden ithalatının ancak yarısını yapabildi. 

Geçen yıla nazaran madencilik, toptan ve perakende satış, profesyonel, bilimsel ve teknik faaliyetleri aynı zamanda inşaat sektöründe de büyük düşüş gözlemlendi.

Türkiye-Kazakistan Ekonomik İlişkileri

2019 yılında Türkiye’nin Kazakistan ile ihracatı 900 milyon $, ithalatı ise 3.004 milyar $ olmuştur. Başlıca ihraç ürünleri; prefabrik yapılar, kuyumcu eşya ve aksamı, tohum, hububat ve kuru baklagillerdir. Başlıca ithal ürünleri ise rafine edilmiş bakır, işlenmemiş çinko, petrol gazları ve diğer gazlı hidrokarbonlar.

Türk müteahhitler tarafından Kazakistan’da toplam 24,4 milyar dolar değerindeki 500’e yakın proje gerçekleştirilmiştir. Kazakistan’da Türk girişimcilerin özellikle gıda sektörü, ilaç-kimya sanayii, inşaat, otelcilik ve imalat alanlarında öne çıktıkları görülmektedir.

KIRGIZİSTAN

  • Facebook
  • Twitter
  • Google+
  • LinkedIn
Devlet amblemi

Kırgızistan topraklarının %80’ini yüksek Tanrı Dağları (Tien Şan) kaplar. Issık Köl dünyanın ikinci büyük krater gölüdür. 199.951 km² yüzölçümü, 2020 tahminlerine göre 6 milyon 585 bin nüfusu vardır.  Başkenti Bişkek olan Kırgızistan topraklarının yarıdan fazlası 1.000 ila 3.000 metre ve dörtte biri ise 3.000 ila 4.000 metre yüksekliktedir. Kırgızistan’ın coğrafi niteliklerini Fergana vadisi ile Tanrı ve Altay sıradağları belirler. Kırgızistan; Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan ve Çin Halk Cumhuriyeti (Doğu Türkistan) ile komşudur. Kırgızistan’da karasal bir iklim hüküm sürer. Yağış oldukça azdır.

Nüfus:

Kırgızlar nüfus içinde %64,9’luk bir orana sahiptirler. Başka bir ifade ile Kırgızistan’da 3 milyon 600 bin Kırgız yaşar. Eski Sovyetler Birliğinde, Kırgızların %88’inin kendi cumhuriyetinde yaşadığı tespit edilmiştir. Bunun dışında komşu Özbekistan ile Tacikistan’da da Kırgız nüfus mevcuttur. Ülkede azınlık olarak başlıca Özbek (%13,8) ile Rusları (%12,5) görmekteyiz.

Siyasi Yapı:

Kırgızistan Orta Asya cumhuriyetleri içinde batı demokrasilerine en yakın sistemi yerleştirmeye çalışması ile dikkat çekti. Ancak devlet başkanı seçilen Askar Akayev bir müddet sonra bu politikadan vazgeçerek katı yönetimi tercih etti. Dolayısıyla 2005’teki sivil darbe ile devrildi.  Yerine Bakiyev seçildi, ancak o da bir sivil darbe ile Nisan 2010’da ülkeden ayrılmak zorunda kaldı.

2011 yılındaki üçüncü sivil darbeden sonra eski Dışişleri Bakanı Roza Otunbayeva’nın geçici devlet başkanlığı ile ülke tekrar istikrara kavuştu ve yapılan seçimler sonunda göreve gelen eski Başbakan Almazbek Atambayev, Aralık 2011’den beri devlet başkanlığı görevini yürütmekte.  Görev süresi altı yıldır. Kendisi Türkçe bilir ve ülkemizi son yıllarda birkaç defa ziyaret etmiştir.

Ekonomi:

Kırgızistan’ın ekonomisi denilince akla köy ekonomisi gelir. Kayda değer ağır sanayii yoktur. Köy ekonomisi aslında besiciliğe dayalıdır. Ülkenin ulaşılabilen kuzey toprakları ve güneybatıdaki Fergana vadisinde değişik maden ocakları bulunmakta olup buralarda cıva, antimon, kömür, petrol, çinko, kükürt çıkarılır. Ayrıca önemli miktarda altın da elde edilmektedir. Barajlar sayesinde üretilen elektrik enerjisi komşulara satılır.

Bakiyev döneminde ekonomiyi canlandırmak için bazı adımlar atıldı. 2007-2008 yıllarında GSMH %8’e kadar yükseldi, ancak ertesi yıl %2,9’a düştü. Bu da ekonomideki istikrarsızlığa işaret ediyordu. 

Nisan 2010’da Bakiyev’in görevden uzaklaşmasının ardından ülkede, yüzlerce kişinin öldüğü ve bazı bölgelerde altyapının ciddi şekilde zarar görmesine neden olan etnik çatışmalar çıktı. Neticede 2010’da GSMH’nin %11’i miktarında bütçe açığı ortaya çıktı. 

Ancak bunlar söylendiği kadar kolay değildir. Türkiye Cumhuriyeti, Atambayev’in son ziyaretinde bu ülkeye 50 milyon dolarlık bir hibede bulunmuştu. Ancak bu Kırgızistan için çok düşük bir meblağ olarak yorumlanabilir.

Halkının %33’ü fakirlik sınırı altında yaşamaktadır. Kişi başına GSMH’sı 2.400 $ olmuştur ki, bu çok küçüktür.

Kırgızistan’ın Sorunları:

  • Facebook
  • Twitter
  • Google+
  • LinkedIn

Kırgızistan’ın en ciddi sorunu komşusu Özbekistan ile olandır. Aslında Kırgızistan’ın Fergana vadisindeki Oş bölgesinde yaşayan azınlık Özbeklerle Kırgızlar arasındaki ilk kanlı çatışma 1990 yılında gerçekleşmişti. Aradan 20 yıl geçtikten sonra iki halk arasındaki sürtüşme, ciddi ve kanlı bir çatışmaya dönüştü.

Bu çatışmalar aslında Kurmanbek Bakiyev’i iktidardan düşüren Kırgız Devriminin de başlangıcı oldu. Etnik çatışmalar sonucunda çoğunluğunu Özbeklerin teşkil ettiği 2 bin kişi öldü, on binlercesi yaralandı, evler yakıldı ve yıkıldı, insanlar diri diri ateşe atıldı. Çoğu Özbeklerden oluşan 100 bin civarında kişi de komşu Özbekistan’a sığındı. Yani yersiz yurtsuz, malsız ve parasız kaldılar.

2012 yılındaki mahkemelerde, 2010 etnik çatışmalarından sorumlu tutulanların %77’sinin Özbek olması, aslında mahkemelerin ne kadar taraflı olduğunun bir göstergesi idi. Anlaşılan Kırgız ulusalcılığı birçok Özbek’in haksız yere mahkûm edilmesine neden oldu.

Bir milyona yakın Kırgız işçisi başlıca Rusya’da legal veya illegal olarak çalışmaktaydılar. Kazançlarının bir miktarını ailelerine yolluyorlardı. Ancak Mart 2020’den beri Korona-19 salgını Rusya’da şiddetle artmaya başlayınca, yabancı işçiler işsiz kaldı. Sınırların kapanması dolayısıyla evlerine dönemediler, gelir kazanamadıklarından ailelerine para yollayamadılar ve kendileri de muhtaç durumda kaldılar.

6 Ekim

Merkez Seçim Komisyonu tarafından yüzde 7’lik seçim barajını aşmadığı bildirilen 12 partinin taraftarları, seçim sonuçlarının iptal edilmesi talebiyle başkent Bişkek’teki Ala-Too Meydanı’nda protesto gösterisi düzenledi. 

Polis, sayıları 5 binden fazla olduğu belirtilen göstericileri dağıtmak için gaz ve ses bombası kullandı. Taşlı, sopalı gösterilerde belediyeye ait itfaiye ve çöp kamyonunu polislerin üzerine süren göstericiler, polisin geri çekilmesini fırsat bilerek Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve içerisinde yer alan parlamentoyu işgal etti.

Olaylarda şimdiye kadar 100’den fazla kişinin yaralandığı belirtiliyor. Güvenlik güçleri göstericilere müdahale etmedi. Kırgızistan’da milletvekili seçim sonuçlarını protesto eden göstericiler işgal ettikleri cezaevinden eski Cumhurbaşkanı Almazbek Atambayev’i çıkardı.

Perşembe 15 Ekim 2020

Kırgızistan’da 4 Ekim’deki parlamento seçimleri sonrası protesto gösterileri başlamıştı. 6 Ekim gecesi ise protestocular Devlet Başkanlığı Sarayı’na girmiş ve eski Devlet Başkanı Almazbek Atambayev hapishaneden çıkarılmıştı. Muhalefet ayrıca, seçim sonuçlarını da geçersiz ilan etmişti. 

Başbakan Boronov istifa etmiş ve ülkede iki koordinasyon kurulu oluşturulmuştu. 

Cezaevinden çıkarılan eski Milletvekili Sadır Caparov, milletvekillerin kendisini geçici başbakanlık görevine getirildi. Ceenbekov ise ülkede yaşananlar sonrası iktidar değişimi meşru yollardan gerçekleşirse” istifa etti. Yüksek mahkeme Kırgızistan’da seçimlerin 20 Aralık’tan başka tarihe ötelenmesini reddetti. Anlaşılan bu seçimler de huzur getirmeyecek.

Şimdiki Başbakan Cantoro Satıbaldiev, bu makama 5 Eylül 2012’de seçilmiştir. Yeni seçilmiş Meclis Başkanı Kanatbek İsayev 4 Kasım’da istifa edeceğini ve Aralık ayında tekrar gerçekleştirilecek Başkanlık seçimlerine katılacağını bildirdi. Daha önce olaylar nedeniyle istifa eden eski Cumhurbaşkanı Sadık Caparov da Başkanlık yarışına katılacağını bildirdi.  Anlaşılan bu seferki seçimler de ülkeye huzur getirmeyecek.

Kovid-19

Ülke nüfusuna oranla az sayılabilecek rakamlar gözlenmiştir. Ancak her Türki cumhuriyette olduğu gibi rakamsal verilerin güvenilirliği bir şüphelidir. Resmî açıklamaya göre virüse yakalananlar 62 bin ve ölümler 1.200 olmuştur. Tedavi edilenler ise 52 bini aşmıştır. Tedbir olarak camiler kapatılmış, insanların topluca buluşacakları mekânlar yasaklanmıştır.

Türkiye-Kırgızistan ilişkileri

Atambayev döneminde olumsuz giden Türkiye-Kırgızistan ilişkileri Ceenbekov döneminde daha olumlu seyretmiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2019 yılı Eylül ayında Kırgızistan’a gitmiş ve burada Ceenbekov ile düzenlediği ortak basın toplantısında FETÖ tehdidine karşı uyarılarda bulunmuştu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Kırgızistan’da başlayan olaylarla ilişkin FETÖ parmağına işaret etmişti.

Özet

Kırgızistan’da son otuz yılda dört defa çıkan sivil darbenin esas nedeni şüphesiz ülkenin ekonomik çöküntüsü neden olmaktadır. İşçi dövizleri de kesilince yokluk daha artmıştır. Ülkede ekonomik şartlar iyi olsa, işsizlik azalsa, insanlar geleceğe ümitle bakabilseler bu kadar kısa zamanda dört defa darbe olmazdı. Ayrıca Kırgızlar Oş’ta Özbeklere iki defa saldırıp kanlı olaylara yol açmazlardı.

Özet olarak Kırgızistan dış yardım almadan ayakta duramayacak duruma gelmiştir.

ÖZBEKİSTAN

  • Facebook
  • Twitter
  • Google+
  • LinkedIn
DEVLET AMBLEMİ

Coğrafi Konum:

Bugün Özbekistan; Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve güneyde Afganistan ile sınırdaştır. Özbekistan’da sıradağlar da mevcut olmakla birlikte ülkenin %80’i ovalıktır. Yüzölçümü 449.600 km2’dir. Amu-Derya ile Sır-Derya arasındaki tarihi Buhara, Semerkant, Hive, Hokand, Andican, Urgenç, Taşkent ve Hocent gibi şehirleri içine almıştır. Ülkede irili-ufaklı 600 kadar nehir bulunur. Özbekistan Cumhuriyeti’nde 80’den fazla şehir mevcut olup, idari yönden 12 vilayete ayrılmakta ve bunlara ek olarak Özbekistan’a bağlı Karakalpak Cumhuriyeti bulunmaktadır. Bugün Özbekistan’ın başkenti olan Taşkent, 1865’te Rus hâkimiyeti altına girmiş olup, daha ziyade bir Rus şehri görünümündedir.

Nüfus:

Orta Asya’daki ülkeler arasında 32 milyon 800 bin ile en yüksek nüfusu olan cumhuriyettir. Ayrıca nüfusun %34’ü 14 yaş altındadır.  Etnik açıdan %5’i Tacik, %3’ü Kazak, %2,5’i Karakalpak, %2’si Rus ve %1,5’i Tatardır. Stalin döneminde bu coğrafyaya sürülen Kırım Tatarları, Volga Almanları, Çeçenler, Pontik Yunanlıları, Kumuklar, Meshet (Ahıska) Türkleri de mevcuttur.

Özbeklerin Fergana vadisine saldırısı üzerine Türklerin çoğu ülkeyi terk etti.  100 bin kadar Kırım Tatarları Kırım’a göç edemedi. Yunanlılar 35 bine kadar indi. Almanlar da çoğunlukla Almanya’ya göç etti.

Özbek nüfusunun en az %10’u yani 3-4 milyonu yurtdışında, bilhassa Rusya ve Kazakistan’da çalışmaktadır.

Özbekler yalnız kendi cumhuriyetlerinde değil komşu ülkelerde de yoğun bir nüfusa sahiptirler. Tacikistan nüfusunun %15’ini teşkil eden buradaki Özbek popülasyonu 1 milyon 210 bini aşmış bulunuyor. Türkmenistan ile Kırgızistan’daki Özbek nüfusu da 1 milyon 200’den biraz fazladır. Kazakistan’da 500 bine yakın Özbek yaşar. Çin’de de bir miktar Özbek bulunmaktadır.

Bu hesapça Özbekler 40 milyona yaklaşan nüfusları ile Orta Asya’daki çoğunluk nüfusa sahiptirler. Türkiye, ABD ve Suudi Arabistan’da da Özbekler mevcuttur. Türkiye’de de son yıllarda çalışmaya gelen 50 bin kadar Özbek vardır.

  • Facebook
  • Twitter
  • Google+
  • LinkedIn
Özbekistan Milli Üniversitesi önünde-2003

Siyasi Yapı:

1 Eylül 1991’de Orta Asya cumhuriyetleri arasında bağımsızlığını ilan eden ilk iki cumhuriyetten biri Özbekistan idi. Eski Komünist Partisi Sekreteri olan İslam Kerimov 1990’da Yüksek Şura tarafından Devlet Başkanı seçilmiş, bağımsızlıkla birlikte Devlet Başkanlığı onaylanmıştır. 2 Eylül 2016’ya kadar 26 yıl diktatörlük yapmıştır. Ölümünden sonra sağ kolu olan ve aynı hukuksuzluklarda imzası bulunan Şevket Mirzizoyev gelmiştir.

Siyasi olaylar:

1999’da Özbekistan başkanı İslam Kerimov’a yönelik suikast girişimi, Taşkent’teki bombalama olayları, ülkede ciddi sorunların olduğuna işaret etmekte idi. Hatta Taşkent bu olay nedeniyle Türkiye’yi dahi suçlamıştı. Dolayısıyla Özbekistan’daki iş adamlarımız ciddi sıkıntıya düştüler. Buradaki okullarımızın %50’si kapatıldı.

28 – 31 Mart 2004 arasında Taşkent ve civarında gerçekleşen terör olaylarında resmi verilere göre, 14 sivil, 10 polis ve 33 terörist ölmüş, yüz civarında insan da yaralanmıştı. Ölen teröristler arasında yedisinin kadın olması ise dikkati çekiyor.

13 Mayıs 2005’te Andican’da patlak veren olaylarda resmi verilere göre 187, gayrı resmi iddialara göre ise 500 kişi öldü. Bu olaylar için başta Afganistan’a yerleşmiş olan Özbekistan İslam Harekâtı veya Hizbut-tahrir İslami yapılanması sorumlu tutuldu. Daha sonra bu kanlı olaylara Taşkent-Fergana kabileleri ile Semerkant kabilesi arasındaki menfaat çatışmalarının neden olduğu söylendi.

Kerimov’un Rus kökenli eşi Tatyana’dan olan iki kızı vardı. Kerimov’un büyük kızı Gulnara, aynı zamanda İsviçre’de BM’de Özbekistan’ın büyükelçisi oldu. İkinci kızı Lola Kerimova Tillyaev’nın beş çocuğu var.

Gulnara ile Lola İsviçre’deki en zengin 300 kadınını arasında yer alıyorlardı. 2009’da Gulnara 18 milyon dolara bir malikâne alınca basının da ilgisini çekmişti. 2015 yılında Organize Suç ve Yolsuzluk Raporlama Projesi tarafından yapılan soruşturmada Gulnara Kerimova’nın, Özbek pazarından pay isteyen İskandinav ve Rus telekom şirketlerinden 1 milyar $ rüşvet aldığı bildirilmişti. Kendisi halihazırda tutuklu bulunuyor.

İsviçre, 24 Temmuz 2020’de Gulnara Kerimova’nın el konulan 133 milyon $ varlığını Özbekistan’a iade edeceğini bildirdi.

Ekonomi:

Özbekistan madenlerinden yılda 80 ton altın çıkarılmaktadır. Altın rezervlerinde dünya 7.’si, bakır rezervlerinde dünya 10.’su ve uranyum rezervlerinde dünya 12.’sidir. Doğalgazda dünyada 1. sıradadır ve yılda 60-70 milyar metreküp çıkarılmaktadır.

Özbekistan’da iklim kuraktır. Halkın %60’ı yoğunlukla kırsal komünlerde yaşar. Sovyet döneminde Özbekistan’da endüstriden ziyade köy ekonomisin geliştirilmesine önem verildiğini görmekteyiz. Köy ekonomisinin %75’ini toprağa bağlı ekicilik ve başta da pamukçuluk teşkil eder. Fergana vadilerinde yetiştirilen ipek, önemli bir yer alır.

Özbekistan dünyada pamuk üretiminde beşinci sıradadır. Bunun için çocuk işçi kullanması, dünyada protestolara neden olmaktadır.

Özbek halkının fakirliği şahıs başına düşen 3.200 dolarlık GSMH’dan da görülür. Komşusu Kazakistan’da bu rakam 14.900 dolara ulaşmış ve aşmaktadır. 2012’de ihracatı 16,5 ve ithalatı 15,5 milyar dolar olmuştu.

Özbekistan’ın Sorunları:

Kırgız sorunu

Özbekistan ile Türkmenistan’ın her ikisi de mono kültür pamuk üretiminde, başlıca Amu Derya’nın suyunu paylaşmak zorunda kalmaktalar. Bu yüzden de iki ülke arasında devamlı sorunlar çıkmakta.

Kırgızistan ile arasında da 250 km. uzunluğundaki sınır ve bazı sınır bölgeleri dolayısıyla ciddi sürtüşmeler var.

1999’da ve 2012’de, Kırgızistan’ın güneyindeki Fergana’da, Özbekistan’a sınır olan Oş bölgesinde çıkan etnik çatışmalarda çok sayıda Özbek öldürüldü. 200 bin kadar Özbek Kırgızistan’daki evlerini, tarlalarını ve mallarını terk ederek Özbekistan’a sığındılar. Bu konuda iki ülke arasındaki sorun henüz bir çözüme kavuşmuş değil.

Uyuşturucu sorunu

Afganistan’a komşu olması nedeniyle Özbekistan afyon ve eroin kaçakçılığının geçiş ülkesidir. Bu kaçak uyuşturucular genellikle Kazakistan üzerinden Rusya’ya hatta Avrupa’ya ulaştırılır. Özbek hükümetinin ise bu kaçakçılıkla ciddi olarak mücadele ettiği söylenemez. Ne de olsa rüşvet ve yolsuzluk gibi ilkellikler, fakir ülkelerde çok yaygındır.

İnsan hakları

Şevket Mirzizoyev iktidara geldikten sonra insan hakları konusunda bazı gelişmeler olmuştur. Eylül 2016’ta 50 siyasi tutuklu serbest bırakılmıştır. İnternet kullanımında bazı yasaklar kalkmıştır. Ancak güvenlik güçlerinin vatandaşa muamelesinde düzelme olmamıştır.

2018 Aralığından itibaren You Tube ve başka 11 web sayfasına girişe izin verilmiştir.

Cinsel özgürlükler

Homoseksüel ilişkiler hala bir ila üç yıl hapisle cezalandırılmaktadır. Lezbiyen, gay, biseksüel ve transseksüellere yapılan saldırılar cezasız bırakılmaktadır.

Zorla istihdam

Özbekistan başka ülkelerde zorla çalıştırılan erkek, kadın ve çocukların kaynak ülkelerinden biri. Yani insan ticareti buradan yapılıyor. Aynı şekilde kadın ve çocuk seks köleleri de bu kaynaktan temin ediliyor. Bunların çoğu Kazakistan’a, Rusya’ya, Ukrayna’ya ve başka Batı Avrupa ülkelerine yollanıyor.

Pamuk toplama mevsiminde Özbek hükümeti, on binlerce insanı, erkek, kadın, çocuk, ortaokul, lise, üniversite talebelerini, zorunlu olarak pamuk toplanıp bitene kadar çalıştırmaktadır. Uluslararası insan hakları örgütleri bunu protesto etmektedirler.

21 Eylül 2020’de alınan bir habere göre Kaşkadarya eyaletinde Guzor mevkiinde gazı likitleştirme tesislerinde işçiler gıda ve maaş verilmediği için ayaklanmışlardır.

Kovid-19

Virüs ilk defa 15 Mart 2020’de Fransa’dan dönen bir Özbek vatandaşında tespit edildi. 4 Kasım 2020’ye göre vaka sayısı 68 bine, ölü sayısı 575’e ve tedavi olanların sayısı 65 bine çıktı.

Kovid-19 dalgası yurtdışında çalışanların işsiz kalmasına da sebep oldu. 3-4 milyondan fazla Özbek Rusya’da çalışıyordu. Şimdi yarısı geri dönü diye tahmin ediliyor.

Rusya Federasyonu İçişleri Bakanlığı verileri de kayıtlı göçmen sayısının neredeyse yarı yarıya azaldığını gösteriyor. Buna göre 2019’da 14,9 milyon olan sayı, şu anda 7,5 milyona kadar gerilemiş durumda. 2019’da 3,2 milyon göçmen ağırlayan Moskova’da da bu yıl sayı sadece 1,8 milyon.

Türkiye-Özbekistan ekonomik ilişkileri

Türk müteşebbislerinin Özbekistan’da inşa ettiği oteller ve başka binalar dışında bir de Koç gurubunun kamyonet fabrikası bulunmaktadır.

14 Kasım 2019’da Ankara Büyükelçisi Alisher Agzamkhodjaev “Ülkemizde sadece bu yılın ilk 9 ayında 350’ye yakın Türk sermeyeli şirket kuruldu. 2016’da Özbekistan ile Türkiye’nin ticaret hacmi 1 milyar dolar seviyesindeyken bu yıl sonunda 2 milyar doları aşması bekleniyor. Gelecek 2-3 yılda da 5 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşmayı hedefliyoruz” dedi.

Özet

65 milyonluk Orta Asya’da 40 milyon nüfusu ile Özbekler, bölgenin en önemli topluluğunu teşkil ederler. Uzun yıllar İslam Kerimov’un diktatoryal yönetimine maruz kaldılar. Bir gecede Türkiye’de okuyan beş bin kadar öğrenciyi geri çektiler. Bu satırların yazarını da ülkeye sokmamışlardı. Dini topluluklara çok baskı yapıldı. Birkaç defa isyan çıktı. Hala öğrenciler, memurlar vb. zorla pamuk toplamaya yollanmaktadır. Başta Kırgızistan ile oradaki Özbeklere saldırılar yüzünden kanlı olaylar olmuştur. Türkmenistan, Kazakistan ve Tacikistan ile de etnik sorunlar mevcuttur. Fakirlik yüzünden çok sayıda Özbek yurt dışında ağır işlerde çalışmaktadır.

BAĞIMSIZLIK STATÜSÜ OLMAYAN TÜRKİ TOPLULUKLAR

Bağımsız Türki Cumhuriyetlerin dışında Türki nüfusun yoğun olduğu dört önemli bölge bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla İran İslam Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti ve Afganistan’dır.

T.C. vatandaşı olup da başlıca Avrupa ülkelerinde bulunun 5 milyondan fazla Türk’ü bu hesabın dışında tutuyoruz. Zaten onlar herhangi bir siyasi statüye sahip değillerdir.  Çünkü onlar 1960’lardan sonra kendi istekleri ile değişik ülkelere çalışmaya gidenlerdir.

RUSYA FEDERASYONU

Rusya’da diğer ülkelerden farklı olarak cumhuriyet adını taşıyan ve genelde bir etnik topluluğun adını taşıyan özerk cumhuriyetler bulunmaktadır. Bunlar Kırım’ın ilhakı ile 22 adet olmuştur.

Rusya’nın Avrupa bölgesinde: Karelya, Kırım, Tatar, Başkurt, Çuvaş, Komi, Udmurt, Mari El, Mordva, Kalmukya;

Kuzey Kafkasya’da: Adige, Kabardin-Balkar, Karaçay-Çerkez, Çeçen, İnguş, Kuzey Osetya, Dağıstan;

Sibirya’da: Altay, Buryat, Hakas,Tuva, Yakut (Saha);

Yukarda adı sayılanlar arasında dokuzu Türki (ikisi başka bir etnik gurupla ortak) özerk cumhuriyet mevcuttur. Azınlıklar Rusya nüfusunun %20’sini, yani takriben 30 milyonu teşkil ederler. En büyüğü 5,3 milyon nüfus ile Tatarlardır.

Bunlar hakkında kaynak vermekle yetineceğiz:

Nadir Devlet, Çağdaş Türkiler, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi. Ek cilt, (İstanbul: Çağ yayınları 1993), 607s.

Nadir Devlet, “Moskova ile Kazan Arasındaki Mücadele ve Bunun Tataristan’da Demokratikleşe Sürecine Yansımaları”, Yirmi Birinci Yüzyılda İdil-Ural (der. Gönül Pultar) (Ankara: Tetragon 2008), s. 201-248.

İRAN İSLAM CUMHURİYETİ

Nadir Devlet, “İran İslam Cumhuriyeti’ndeki Azerbaycan“, Toplumsal Tarih, sayı 40 (Nisan 1997), s. 53-61.

ÇİN HALK CUMHURİYETİ

 Nadir Devlet, “Soydaşımız Uygurlara zulüm (Çarşamba 15 Temmuz 2020), https://www.indyturkish.com/node/211606/t%C3%BCrkiyeden-sesler/soyda%C5%9F%C4%B1m%C4%B1z-uygurlara-zul%C3%BCm

Nadir Devlet,” Batı Uygurlara sahip çıkıyor, doğudan ses çıkmıyor” (Çarşamba 30 Eylül 2020), https://www.indyturkish.com/node/251366/t%C3%BCrkiyeden-sesler/bat%C4%B1-uygurlara-sahip-%C3%A7%C4%B1k%C4%B1yor-do%C4%9Fudan-ses-%C3%A7%C4%B1km%C4%B1yor

SONUÇ

Türk Dünyası dediğimiz dünya, İspanyol Dünyası veya Arap Dünyası gibi değildir. İspanyolca resmi olarak 20 ülkede 480 milyonun konuştuğu dünyadaki ikinci büyük dildir. Arapça ise resmi olarak 22 ülkede, tüm lehçeleriyle birlikte 275 milyonun konuştuğu dildir.

Dünyada en yaygın konuşulan 10 dil arasında Türkçe yoktur.

DİLKONUŞAN NÜFUS- Milyon
İngilizce1.132
Mandarin1.117
Hindi  615
İspanyolca  534
Fransızca  280
Arapça  274
Bengali  265
Rusça  258
Portekizce  200
Endonez   170

Ortak dil sorunu

Ankara bir dönem Türkçeyi de BM dilleri arasına sokmak istemişti. Ancak Türki Cumhuriyetler Türkçe konuşmuyorlar, kendilerinin ayrı dile sahip olduğunu iddia ediyorlardı. Zaten alfabelerimiz de benzemiyordu. Şimdi Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan Latin harflerine geçtilerse de Türk alfabesinde olmayan bazı harflere sahiptirler. Kısacası dil konusunda bazıları yakın bazıları ise oldukça uzak konumdadır.  Aynı Gramerlere, sözlüklere sahip değiliz. Toplantılarda da sırf Türkçe kullanarak anlaşamamaktayız.

Türk kökenliler Türkiye’de nüfusun kabaca %70’ini (60 milyon), Kürtler %10’unu (8 milyon), %20’sinin ise Arap ve diğerleri teşkil eder. Son istatistiklere göre 5 milyon T.C. vatandaşı yurt dışındadır ve bunlar arasında 2 milyonla Federal Almanya başı çeker. Etnik yapı ile ilgili rakamlar sağlıklı değildir. Çünkü nüfus sayımlarında bu soru sorulmaz. Şimdi ise haneye bağlı nüfus sayımı yapıldığından, ancak nüfus kütüğündeki bilgiler aktarılır.

Türk Dünyası kabaca 180-200 milyon arasındadır.  Bunun ancak yarısı Türkiye Türkçesi anlar, konuşur ve yazar.  Azerilerle (35 milyon) aynı Oğuz gurubundan olunduğu için anlaşmak mümkündür. Türkmenler de Oğuz gurubundan olmalarına rağmen anlaşmak zordur. Kıpçak, Kaşgar veya Sibir gurubundan olanlar ile Türkçe anlaşmak mümkün değildir, her ne kadar bazı dilcilerimiz aksini iddia ederlerse de.

Ortak tarih sorunu

Tarihi açıdan ise hiçbir dönemde Türki ülkeler Osmanlı hakimiyeti (Kırım hariç) altında olmamışlardır. Bir kısmı Rus, bir kısmı İran bir kısmı ise Çin hakimiyeti altında kalmıştır. Bu sebepten Türkiye ile oradakilerin ortak tarihleri de olmamıştır.

Çoğu Rus hakimiyeti altında, geçmiş tarihlerini öğrenememişlerdir. Türkiye’deki tarih konseptlerinden haberleri yoktur. “Türkler bir zamanlar Orta Asya’dan gelip 1071’de Anadolu’ya yerleşmeye başladılar” tezi ispatı zor bir teoridir. Nasıl geldiler, kaç kişi geldiler, onlar gelince burada yaşayanlara ne oldu soruları aydınlatılmaya muhtaçtır.

“Sakalar (İskitler) M.Ö. 7. yüzyılda geldiler” iddiası ise çok temelsiz bir iddiadır. Çünkü başta İskitlerin Türklüğünü ispatlamak gerekmektedir. Kısacası son 700 yılda Osmanlı ile Orta Asya’nın ilişkisi hemen hemen hiç olmamıştır. Birtakım iddialarda bulunmak için ise sağlam deliller gerektir. 1990 başlarında üniversitelerde ortak tarih yazma teşebbüsleri oldu, ancak bana göre başarısız deneylerdi.

Ortak eğitim sorunları

Süleyman Demirel döneminde Türkiye’ye on binlerce yabancı öğrenci getirildi. Türkçe Öğretim Merkezlerinde (TÖMER) bir yıl içinde Türkçe öğretilmeye çalışıldı. Düşük seviyede sertifikalar dağıtıldı. Özbekistan bütün öğrencilerini geri çekti. Vaat edilen burslar verilemedi. Yabancı öğrenciler sağda solda çalışmak zorunda kaldılar. Yarısından fazlası ülkesine geri döndü.

Buna rağmen Türkiye’nin yatırımı ile Kazakistan’ın Türkistan kentinde Ahmet Yesevi ve Kırgızistan’ın Bişkek şehrinde Kırgız-Türk Üniversiteleri açılmış bulunmaktadır. Türkiye’den buraya öğretim üyesi olarak gidenlerin esas maksadı ek maaş almaktır. Çünkü Türkiye’deki maaşları kesilmemektedir. Ayrıca Türkiye’ye de bu ülkelerden öğrenci gelmektedir.  Genellikle kendi ülkelerinde başarısız olanlar, burada onlar için yapılan üniversite giriş sınavları basit olduğundan Türkiye’yi tercih etmektedirler. Aynı şekilde Türkiye’de başarılı olmayanlar, bilhassa Azerbaycan’da ücretli olarak tıp fakültelerine kaydolmakta ve usulsüz olarak Türk üniversitelerine yatay geçiş yapmaktadırlar. 2020 Kasım ayı başında YÖK Başkanı bunu teyit etmiştir. Demek ki biz bize benziyormuşuz.  

Ortak kültür sorunları

Türki cumhuriyetlerle örf-âdetler, yemek, müzik kültürü de farklıdır. Türkiye’de genelde Orta Asya gösterilirken bozkırlar, yurt denilen keçe çadırlar, at üstünde koşan otantik – folkloristtik kıyafetler giyen kimseler gösterilir. Türk dünyasında hiç kimse böyle gezmemektedir.  En fazla, o da şehirlerde değil, başlarına yerel takkeler takarlar.

Azeriler dışında bütün Türkiler Sünni ve Hanefi mezhebindendirler. Diyanet bu cumhuriyetlere din adamı yollamıştır. Oradan gelen öğrenciler ise tarikatların eline düşmüş, birer fanatik olup çıkmışlardır. Mesela Rusya’da Said-i Nursi öğretileri yasaklanmıştır.

Ekonomik işbirliği sorunu

Bir Türk Ortak Pazarı kurmak ancak hayallerde kalmıştır. Ekonomik açıdan hemen hepsinin dikkate değer bir gücü olmadığından, ayrıca mesafeler de uzak olduğundan Türkiye’nin her bir Orta Asya cumhuriyeti ile ticaret hacmi bir-iki milyar doları geçmez. Müteşebbislerimiz için bu rakamlar pek cazip değildir. Onlar Avrupa, Rusya veya başka pazarlara bakarlar.

Orta Asya Türki Cumhuriyetlerinin Kazakistan hariç ekonomileri zayıftır ve Rusya’nın desteğine muhtaç durumdadırlar. Türkiye onların talep ettiği krediyi verememektedir. İş paraya dayanınca soydaşlıklar, dostluklar ve bütün vaatler sona ermektedir.

Ortak pandemi sorunu

Korona-19 virüsü dünyanın her tarafına yayıldığı için Türki cumhuriyetlerin de ekonomilerine büyük darbe vurmuştur. Türkiye’nin de ekonomisi sarsıldığından her ne kadar Somali’nin IMF’ye borcunu ödemişse de bu ülkelere destek verme ihtimali kalmamıştır.

Ağabey Rusya sorunu

Rusya hala bu cumhuriyetlerin en önemli gelir kaynağı durumundadır. Hemen her eski Sovyet cumhuriyetinden buraya milyonlarca insan çalışmaya geliyordu. Ayrıca burada yerleşenlerin sayısı da birkaç milyonu aşıyor.

Rusya Federasyonu İçişleri Bakanlığı verileri de kayıtlı göçmen sayısının neredeyse yarı yarıya azaldığını gösteriyor. Buna göre 2019’da 14,9 milyon olan sayı, şu anda 7,5 milyona kadar gerilemiş durumda. 2019’da 3,2 milyon göçmen ağırlayan Moskova’da da bu yıl sayı sadece 1,8 milyon.

Özet

Bu gerçekler karşısında Türk Dünyasının siyasi, ekonomik, askeri, sosyal ve kültürel işbirliği başka bahara kalmış bulunuyor. Çünkü ortak sınırımız yok (Nahçivan hariç), mesafeler çok uzak. Astana ve Taşkent gibi başkentlere uçuş süresi 4-5 saattir.  Karayolu ile gidilmesi düşünülmez, çünkü altyapı mevcut değil.

Bir gerçek de nüfus yoğunluğudur. Toplam 4 milyon km²‘lik alanda en fazla 65 milyon insan yaşamaktadır. Anlaşılan bu bölge yaşama asla elverişli değildir. Türkiye’de ise 777 bin km²’de 81 milyon insan yaşıyor.

Kısacası Türk Dünyası Birliği kurmak için çok engeller bulunuyor. Buna rağmen dostluklar kurulabilir diye zannediyorum.

İstanbul, 16 Kasım 2020

Bu makale ilk olarak Prof. Dr. Nadir Devlet’in https://aydin.academia.edu/NadirDevlet adresinde yayımlanmıştır.

Author: Nadir Devlet

Prof. Dr., Türk Dünyası tarihi ve uluslararası ilişkileri uzmanıdır. 20 ve 21. yüzyılda Rusya, Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk halklarının geçmişi, bugünü, siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik yapıları üzerinde yoğunlaşmıştır.

Share This Post On

Submit a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Share This