TÜRKİYE BİR AZİZ SANCAR DAHA YETİŞTİREBİLİR Mİ?

 

Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aziz Sancar, DNA onarımı konulu çalışmaları nedeniyle 2015 Nobel Kimya ödülüne, Tomas Lindahl ve Paul Modrich ile birlikte layık görüldü.

Aziz Hocanın başarısının altında muhakkak kişisel becerisi, sıradışı zekâsı ve bilimsel merakı yatıyordur. Onu buralara getiren öncelikle kişisel özellikleri olmuştur, şüphesiz. Ama yediveren gül olsa, uygun toprağa ekilmedi mi, çiçek açamaz. Muhakkak aldığı eğitim de başarısında etkili olmuştur.

 

Aziz Sancar Hoca, 1946 senesinde Mardin’de, anadili Arapça olan bir çiftçi ailesinin evladı olarak hayata başlamış. Ailenin 8 çocuğundan 7.si. Anne babasının okuma yazması yokmuş. İlk eğitimini Mardin’de almış. 1963 yılında Çapa Tıp’a girmiş. Sene kaybetmeden, 1969’da mezun olmuş.

İki yıl sağlık ocağında çalıştıktan sonra ABD’den gelen fırsatı değerlendirmiş ve Dallas Teksas Üniversitesi, ardından da Yale Üniversitesine girmiş. Sonrası malum… Bugün hala TC vatandaşlığını muhafaza ettiği söylenen Aziz Hoca, ABD’de okuyan Türkiyeli öğrencilere destek olmak için meslektaşı da olan eşi Gwen Boles Sancar Hanım ile bir vakıf bile kurmuş…

 

 

Bir soru eğitimci aklımı ister istemez kurcalıyor: Aziz Hoca Türkiye şartlarında kalsa ne olurdu? Sağlık ocağında çalışırken yolunu Nobel’e çıkaracak araştırmaları yapabilir miydi?

Daha önemlisi, şu anda Mardin’de yaşayan evlatlardan biri daha, bir gün Nobel ödülü alacak mı?

 

1960-70’lerde ülkenin zenginliği addedilen kaliteli eğitimin yerinde bugün yeller esiyor.

Eğitim karaya oturmuş bir gemi gibi. Ne ölüyor, ne onuyor.

Neden?

Tonla nedeni var:

Nüfus artışı, köyden kente muazzam bir popülasyonun göç etmesi, eğitim yönetiminde bilimsel yaklaşımın terk edilmesi, öğretmen yetiştirme politikalarının günlük siyasete oyuncak edilmesi, ücretli öğretmenlik saçmalığı, sınıf tekrarı / ders tekrarı usulüne son verilmesiyle her öğrencinin her okuldan mezun olması, eğitimin “özel”leşmesi ile neredeyse 4 yıl taksitle diploma satar hale gelen kolej ve üniversiteler, ne mürettebatta ne kaptan köşkünde din eğitimi ile dini eğitim arasındaki farkı anlayacak kadar aklın kalmaması… Say say bitmez.

 

Üstelik çok eski bir milli hastalık olarak, “kafası çalışan adam” sevmiyoruz. Aziz Sancar’ın yeteneğini ta ABD’dekiler görüyor, biz görmüyoruz. ABD’linin seçip çağırdığı, önüne burs + iş + araştırma fonu imkânları serdiği genç hekimi sağlık ocağında istihdam ediyoruz. 1970’lerden beri değişmeyen bir vaziyet, bu…

 

Yine de Aziz Hoca, ödülü kazandığını öğrendikten sonra verdiği ilk röportajda bakın neler söylüyor:

Kendim ve  memleketim için çok sevindim. Çünkü bana çok güzel öğretim veren kendi memleketimdir. Bana olağanüstü tıp eğitimi verdi ve o buradaki başarımının kaynağı oldu. O bakımdan anavatanıma çok minnettarım. Bütün Türk milletine sevgi ve selamlarımı iletiyorum.

 

Bugün Türkiye eğitim sistemi içindeki gençler bir gün başarılarının kaynağı olarak memleketi gösterecek mi, merak ediyorum.

Mesela 2014 Nobel Fizik Ödülüne İlk Adım ödülünü kazanan İlayda Şamilgil de Aziz Hoca gibi ileride “Türk eğitim sistemi harikaydı” diyecek mi?

Belki okuluna, öğretmenlerine müteşekkir olacak ama  TÜBİTAK’a teşekkür edip şöyle der mi acaba: İyi ki lisedeyken yaptığım projeden bir şey anlamadınız, iyi ki beni reddettiniz. Bakın şimdi 2045 Nobel Fizik ödülünü kazanıyorum

 

 

 

 

 

 

Author: Beril Cansever Devlet

[yazar] [ara sıra çevirmen] [çeyrek asırdır eğitimci]

Share This Post On

Submit a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Share This