Biz Türkler, Türkiye’mizi pek severiz.
Hangi sosyal kesimden, hangi siyasi görüşten, hangi bölgeden olursak olalım, genel bir ittifak noktası olarak ülkemiz güzeldir bizim için. Her fırsatta söylensek, daima şikayet etsek de bu böyledir.
Mesela herkesin köyü harikadır. Hele bir suyu vardır, anlatmakla bitmez. Köyünü 50 yıl önce terk emiş ve bir daha gitmemiş olanlara bile zaten bizim köyde bi’ numara yoktu dedirtemezsiniz. Zira bütün köyler, bütün kasabalar, bütün kentler müthiştir, nefistir, harikadır.
İstanbul sevgisi ise adeta bir tapınma derecesindedir.
Kime sorsanız İstanbul dünyanın en güzel şehridir, herkesin gözü ondadır, eşi benzeri yoktur… Sanki dünyayı gezmiş, Paris, Londra, Pekin, Münih, Venedik ve benzeri turistik kentlere gitmiş, görmüş de öyle kanaat getirmiş. Nerdeee…
“İstanbul dünyanın en güzel kentidir” diyen herhangi kişiye sorsanız cevap değişmez: Yok, ben oraları bilmem ama olsun herkes öyle diyor.
Peki bizim sevgili İstanbul’umuz, Türkiye’miz acaba ilk defa gören birine ne anlatıyor?
Türkiye coğrafyasından yabacı gözlere takılan güzel – çirkin ayrıntılar neler?
Hang Gab Lee adında Güney Kore’li genç bir sanatçı Türkiye’yi gezmiş, filme çekmiş ve bakın ortaya nasıl bir özet çıkmış:
