ÇOCUK KANALLARI OBEZİTEYİ TETİKLİYOR OLABİLİR Mİ?

Okul öncesi veya ilkokul çağındaki çocukların televizyon ile ilişkisi hepimizin endişelendiği bir konu. Haksız da sayılmayız.

Küçüklerin uzun süre televizyon ya da bilgisayar ekranına bakmalarının doğurabileceği fiziksel, tıbbi sorunlar herkesçe malum. Meselenin göz bozukluğundan radyasyona maruz kalmaya kadar çeşitli boyutları var.

 

İnsana dair her şey gibi ekranlı eşyamız da iki ucu keskin, netameli şeyler. Televizyon ve internete bağlanan cihazlar, ele alınması gereken objeler. Hayattaki, sokaktaki her şey bunların içinde mevcut. Suç da var içinde ahlak da, hayat da var, ölüm de… Bu yüzden gençlere hiç değilse ortaokuldan itibaren medya okuryazarlığı eğitimi vermek çok önemli bir gereksinim.

 

Ben aklı erecek yaştakilerden çok küçükler için endişeleniyorum. Zira televizyondaki çocuk kanalları tehlikelerle dolu! Özellikle beslenme konusunda büyük hatalar yapıldığı kanısındayım.

 

Mesela çocuk kanallarında yayınlanan çizgi filmler yüzünden çocuğunuz obez veya hiperaktif olabilir.

Geçen gün izlediğim bir çizgi filmden söz edeyim: 4-5 yaşlarındaki kız kahraman dedesi, ninesi, anne-babası ve kardeşleri ile kahvaltı masasında. Ninesi ona reçelli ekmek hazırlıyor. O da hemen alıyor, “oh ne güzelmiş, reçelli ekmek çok lezzetli” gibi sözler eşliğinde, büyük bir iştahla yiyor. TV ekranının önündeki yüzlerce miniğin tam bu sırada annelerinden reçelli ekmek istediğinden adım gibi eminim. Anne ne yapacak? Verse bir dert, vermese başka.

Program aralarında yayınlanan çikolatalı süt, şekerleme, dondurma vb. reklamlar da ayrı bir felaket! Maksat nedir anlamış değilim. İştahı çizgi film ile azdırılamayan çocuk kaldıysa, onları da reklamlar şeker krizine soksun, öyle mi? Bu yazıyı yazmadan önce başka kanallara bakarak, oralardaki reklamları izleyerek günler, saatler geçirdim. Ne yazık ki hepsinde aynı hata tekrarlanmakta…

 

Beslenme uzmanı ya da pediatri, endokrinoloji veya iç hastalıkları hekimi değilim elbet. Ancak tıbbın, bilimin halka inmiş kısmı bile şu gerçeği bilmemize yeter: Reçel, bal, helva, marmelat gibi gıdalar yüksek miktarda şeker içerir. Şeker de tüketildiği miktarla orantılı enerji verir. Şekerli gıdayla beslenen çocuk ya uzun saatler bahçede, parkta koşup oynayarak enerjisini atmalı ya da bunlardan hiç yememeli. Yoksa aldığı fazla enerji kilo olarak vücuduna eklenir.

Çocuk obezitesi ne yazık ki yaygın bir hastalık ve hızla da yayılıyor.

“Tombiş” “tosun” gibi sözlerle şirinlik etiketi yapıştırılan bu çocukların hayatı aslında çok zor. Yaşıtları arasında dışlanıyor, uyum sorunu yaşıyor ve büyük üzüntüler çekerek büyüyorlar.

Sosyal becerileri henüz gelişmediğinden birbirlerine “sen niye böyle şişkosun?” diye soruveriyor, birbirlerini bilmeden, istemeden ağlatıyorlar. Her ağlama kalıcı izler bırakmaz tabii ancak “farklı” olmak, küçük bir çocuğun aldırmadan geçebileceği bir yük değildir.

İş, kırık kalple büyümekten ibaret de değil. Aile ve arkadaş ilişkileri zarar görüyor, akademik performans zarar görüyor. Hem ruhsal hem bedensel gelişimleri zarar gören çocukların eğitim süreçlerinde tüm kapasitelerini kullanmaları çoğu defa mümkün olamıyor. Sürekli mutsuz, hırçın, tepkili ve bir türlü derslerinde olabileceğinin en iyisi olamayan bir çocuk profili ile karşı karşıya kalınıyor.

 

Özetle;

  1. Çocuklara yönelik yayın yapan TV kanalları, program yapımcıları ve RTÜK dikkat etmelidir. Reçelli ekmek, açık havada oynama imkânı olmayan çocuklar için o kadar da “cici” değil.
  2. Anne babalar da kendi kilosuna, sağlığına dikkat ettiği kadar çocuğunkine dikkat etmeliler. Kilolu olmak şirinlik gibi görülmemeli, teşvik edilmemelidir.

 

Author: Beril Cansever Devlet

[yazar] [ara sıra çevirmen] [çeyrek asırdır eğitimci]

Share This Post On

Submit a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Share This