ANDİCAN KATLİAMININ 10. YILI

 

 

Özbekistan, Sovyetler Birliğinin dağıldığı 1991 yılından beri tek kişilik katı bir rejimle yönetlmektedir. 75 yaşına ulaşan İslam Kerimov bundan bir ay kadar önce % 90,4 oy alarak tekrar yedi yıl için Devlet Başkanı seçildi. Rakamlara bakılınca çok sevilen bir lider zannediliyorsa da, bu sonuç seçimlerin manipüle edilmesi neticesinde ortaya çıkıyor.

 

 

1999’da Özbekistan başkanı İslam Kerimov’a yönelik suikast girişimi, Taşkent’teki bombalama olayları, ülkede ciddi sorunların olduğuna işaret etmekte idi. Hatta Taşkent bu olay nedeniyle Türkiye’yi dahi suçlamıştı.

Dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cem 23 Ekim 2001’de Taşkent’e uğramış ve meslektaşı Abdulaziz Komilov’la görüşmüştü. Daha sonra dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın gezisinin ikinci gününde (18 Ocak 2004) Özbekistan ile askeri alanda işbirliğini geliştirmeye dönük anlaşmaya varılmıştı.

Geçen yıl da Başbakan Davutoğlu Taşkent’e yıllar sonra ilk resmi ziyareti gerçekleştirmişti. Neticesinin ne olduğunu henüz görmedik.

 

Olayların Başlangıcı

28 ilâ 31 Mart 2004 tarihleri arasında Taşkent ve civarında gerçekleşen terör olaylarında resmi verilere göre, 14 sivil, 10 polis ve 33 terörist ölmüş, 100 civarında insan da yaralanmıştı. Ölen teröristler arasında yedisinin kadın olması dikkat çekiyor. Afganistan’ı bir tarafa bırakırsak Orta Asya cumhuriyetlerinde son yıllarda bu kadar büyük bir silahlı çatışma olmamıştı. Ancak olaylar durulmamıştı.

Andican katliamından önce Eylül 2004’te pazarda fiyatların artışını protesto eden 100 kadar kadın trafiği engellemişti. Aynı şekilde Andican’dan 120 km. uzaklıktaki Kokand’ta da birkaç bin kişi tüccarlara yönelik yeni uygulamalar talep ederek protestolar yapmıştı. Protestocular birkaç polisi dövmüş ve resmi araçları ateşe vermişlerdi.

13 Mayıs 2005’te Andican’da patlak veren olaylarda resmi verilere göre 187, gayrı resmi iddialara göre ise 500 kişi öldü.

Bu olaylar için başta Afganistan’a yerleşmiş olan Özbekistan İslam Harekâtı veya Hizbut-Tahrir İslami yapılanması sorumlu tutuldu. Daha sonra Taşkent-Fergana kabileleri ile Semerkant kabilesi arasındaki menfaat çatışmalarının bu kanlı olaylara neden olduğu söylendi. 3 Mayıs 2005’te Taşkent’te ABD Elçiliği önünde 100 kadar çiftçi protesto gösterisi yapmışlar, ancak onların 25 kadarı tutuklanmış ve diğerleri Taşkent’in dışına çıkarılmışlardı.

 

Andican Katliamı

10 Mayıs’ta 23 yerel iş adamının tutuklanmasını protesto eden 100 kadar kişi toplanmıştı. Daha küçük, iyi organize olmayan gruplar da şehrin çeşitli yerlerine dağılmıştı. Resmi makamlar bu tutuklananları, yasaklan Hizbut-Tahrir’den kopmuş Akromiya adlı İslami bir teşkilatın üyesi olmakla suçlamışlardır. Bu grup adını, kendisi de iş adamı olan liderleri Akram (Ekrem) Yuldaşev’ten almıştı. Yerli halk bu tutuklamalara Andican eyalet valisinin değişmesi neden olmuş diye inanıyorlardı. Kerimov da birkaç yıl sonra bu iddianın bir kısmını teyit etmişti.

12 Mayıs’ta ise takriben 2 bin kişi protesto gösterilerine başladı. Kadınlar caddenin bir kısmında toplanarak oturdular. Erkekler diğer tarafta ayakta duruyorlardı, ancak trafiği engellemediler. Ertesi gün, yani 13’ünde kalabalık çok artmıştı. Günün akşamında daha sonra İslami radikaller diye adlandırılacak 35 silahlı kişi Kırgızistan’dan Özbekistan’a geçmiş, Andican’daki polis merkezine saldırmış ve birkaç polisi öldürmüşlerdi. Buradan hapishaneye giderek buradaki 2 bin kadar mahkûmu serbest bırakmışlardı.

 

Kısa zamanda Andican’da on binlerce kişi sokaklara çıkmıştı. Silahlı kişiler belediye binasını işgal etmiş birkaç resmi binayı da ateşe vermişlerdi. Tahminlere göre sokaklarda 300 bin kişi bulunuyordu. Babur meydanında toplananların sayısı ise 30 bin olarak tahmin edildi.

Ayaklanmanın liderlerinden Kabilcon (Kabilcan) Parpiev, Özbek İçişleri Bakanı Zakir Almatov ile telefonda görüşerek taleplerini bildiriyordu.

 

Özbekistan’da bulunan Alman gazeteci Markus Bensman kendisi gibi gazeteci olan karısı (burada evlenmişler) Galima (Alime) Buharbayeva ile birlikte, Taşkent’te olayların patlak verdiğini duyunca bin bir güçlükle Andican’a ulaşmışlar.

Onların gözlemleri de şöyle:

Ben (Markus) iki gün önce tutuklanan 23 iş adamın mahkemesini takip için Andican’da idim. Mahkeme binası önüne erkekler, kadınlar, çocuklar, hatta yaşlı insanlar da toplanmıştı. Bu protestocular Akram Yuldaşyev adlı ruhani liderin takipçileri idi. O Kur’an’da belirtilen yaşam ve ticaret kurallarının uygulanmasını, taraftarlarından ise adaletli, eşitliğe saygılı ve çalışkan olmalarını talep ediyorlardı. Şimdi 10 yıldan fazladır hapiste bulunuyor.

 

Andican’a vardığımızda hapisteki 23 iş adamı isyancılar tarafından serbest bırakılmıştı. İlk gelişimde tanıştığım ayaklanma liderlerinden Şerif Şakirov’tan şimdiye kadar 30 kişini öldürüldüğünü öğreniyorum.

 

İçişleri Bakanı, hemen teslim olmadıkları takdirde yüzlerce kişi ölse dahi, askerlerin kalabalığa ateş açması ile tehdit ediyor. Bakan sözünde duruyor ve askerler kalabalığa ateş açıyorlar. Yüzlerce kişi ölüyor. Ancak tam sayı bugün dahi bilinmiyor. Yüzlerce kişi tutuklanıyor, komşu ülkeler kaçanlar ise, kaçırılarak Özbekistan’a getiriliyor. İşkence yapılarak sahte ifadeler alınıyor ve göstermelik mahkemelerde insanlara çeşitli cezalar veriliyor. Resmi makamlar, İslami teröristler yabancı güçlerle birlikte ve yabancı basının da yardımıyla ayaklanmaya teşvik ettiler şeklinde bir suçlamada bulunuyorlar. Ayrıca güvenlik güçlerinin halka ateş açtığı gerçeği ise reddediliyor.

 

Gerçekle Harmanlanmış Bir Propaganda Filmi: Sotkin

Bu sene Uzbekkino, yani resmi Özbek film şirketi Sotkin (Türkçesi satılmış veya hain) adlı 2,5 saatlik bir film çekti. Sotkin’in ana konusu yabancı ülkelerin kışkırtması ile radikal İslamcılar -ki aralarında mafya üyeleri de bulunmaktadır- iktidarı ele geçirmek için halkı ayaklandırmalarıdır. Kırgızistan’dan gelen silahlarla resmi daireleri işgal etmeleri ve masum insanları öldürmeleridir. Filmi buradaki linkten izleyebilirsiniz.

 

Kısacası Özbekistan yönetimi bu feci olayı örtbas etmiş bulunuyor. Yukarıda bahsini ettiğimiz film ile kendi halkını ne kadar ikna edebildi, bilemiyoruz. Andican olaylarının 10. yılına bilhassa Alman basını önem verdi. Çünkü insan hakları örgütleri Almanya’nın İslam Kerimov ile işbirliğini sürdürmesini kınıyor.

Ancak ben 1991 yılında UNESCO’nun düzenlediği İpek Yolu Ekspedisyonu esnasında Özbekistan’da (henüz o dönemde komünistler hâkimiyette olsalar dahi) güçlü İslami bir alt yapı olduğunu gözlemlemiştim. Bazıları fanatik derecede dindar ve mütecaviz idiler.

Bunda Afganistan’da yerleşmiş olan Özbekistan İslami Hareketinin (ÖİH) büyük rolü olduğu da yadsınamaz. ÖİH’in Taliban güçleri ile işbirliği yaptığı biliniyor. ÖİH’in gerillalarının, bilhassa Afganistan’ın en azından 8 eyaletinde ön saflarda çarpıştıkları biliniyor. Bunlardan Kunduz, Badahşan, Tahar, Faryab, Covcan ve Badgir eyaletleri, Taciksitan, Özbekistan ve Türkmenistan ile sınırdaşlar.

Son altı yılda ÖİH Kuzey Afganistan’da kendine güçlü bir pozisyon elde etmeye ve Taliban ile işbirliği yaparak Özbek, Tacik ve Türkmen cemiyetlerini radikalleştirmeye çalışıyor. Dolayısıyla Özbekistan hükümetinin de endişeleri mesnetsiz değil. Ülkenin güneyinden ciddi bir tehdit geliyor.

Ancak aşırı dincilerin halkı etkilemesini yok edeceğiz diye saçma sapan tedbirler almaları da rejimin akıllanamayacağının bir göstergesi. Bu gibi tedbirlerle halkın tepkisini daha fazla çekecekler.

 

Dünya Bülteni’nin 15 Mayıs’taki haberine göre, Özbekistan’ın kuzeyindeki Kokand şehrinde pazar girişine konulan ve Müslüman kadınların başörtüsü ile pazara giremeyeceği yazılan ilan, Müslümanların tepkisine neden oldu. İlan metninde “Kadınların irticai görünümlü Türk, Arap, İran ve Pakistan tarzında başörtülü gezmelerine izin verilmeyecek. Pazar çalışanları üniformalı olmak zorundadır. Bu şartlara uymayanlar vicdan özgürlüğü ve dini kuruluşlar yasasının 14. maddesine göre cezalandırılacaktır” ifadesi yer alıyor.

 

 

Neticede ekonomik sıkıntı içinde olan insanların değişik çıkış yolları aradığı anlaşılıyor. Bu yollardan biri ise dine sarılmak, ondan bir medet ummak şeklinde tecelli ediyor. Ancak iktidar aşırı dini taleplerle ortaya çıkanları teröristlerin destekçisi olarak algılıyor ve rejime yönelik tehdit telakki ediyor.

Kısacası Kerimov yönetimi ekonomik tedbirler almak yerine kolay yolu seçip halka baskı uygulamaya bugün de devam ediyor.

 

 

 

Kapakta: Afganistan – Özbekistan sınırındaki “Dostluk” köprüsü

Author: Nadir Devlet

Prof. Dr., Türk Dünyası tarihi ve uluslararası ilişkileri uzmanıdır. 20 ve 21. yüzyılda Rusya, Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk halklarının geçmişi, bugünü, siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik yapıları üzerinde yoğunlaşmıştır.

Share This Post On

Submit a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Share This