Okuduğum kitapta, aynı zamanda öğretmen olan yazarının bir La Fontaine masalı üzerinden yaptığı özeleştirisi çok hoşuma gitti. Bu masalı daha önce bilmiyor olmaktan da utanmadım değil.
ÇOCUK VE ÖĞRETMEN
La Fontaine, Masallar / Çeviren: Sabahattin Eyüboğlu
Size bir şey anlatayım da görün,
Yersiz azarını bir hödüğün.
Bir çocuk Seine Nehri kıyısında
Güle oynaya koşarken
Suya düşmüş nasılsa.
Boğuldu boğulacakken
Bir söğüt dalı yetişmiş imdadına.
Yapışakalmış yavrucak:
Allah’tan başka kimseler yok kurtaracak.
Tam o sırada bir öğretmen
Gelecek olmuş yukarıdan.
Çocuk bar bar bağırmış,
Hocasını imdadına çağırmış.
Hoca durmuş,
Sularla pençeleşen çocuğu görmüş,
Hemen başlamış azarlamaya:
-Pis yumurcak! Koşar mısın kıyıda?
Budur işte haylazlığın sonu!
Okul nasıl adam etsin seni?
Zavallı anan baban ne yapsın?
Peşinde mi dolaşsınlar Allah’ın günü?
Nedir çektiği zavallıların?
Keyif sizin dert onların…
Çekmiş çıkarmış çocuğu nehirden.
Çoklarına taş attım bu hikâyemde,
Vırvırcı, dırdırcı, ukala büyükler
Görmüşlerdir kendilerinin bir öğretmende.
Az değil, sürüyledir bu hödükler.
Soylarını bereketli kılmış Tanrı.
Dünyanın her yerinde, her işinde
Durmadan işler ağızları.
Be mübarek adam, önce kurtar beni,
Sonra çekersin söylevini!
Bir önceki masalın yazımında eksiklik var mı diye internetten araştırma yaparken, nutukçu öğretmenler hakkında başka bir La Fontaine masalı ile karşılaştım. Okuyanların algılarına haksızlık etmemek için, masala ilişkin kısa yorumumu sona bırakıyorum.
ÖĞRENCİ, UKALA ÖĞRETMEN VE BAHÇE SAHİBİ
La Fontaine, Masallar / Çeviren: Sabahattin Eyüboğlu
Öğrenci olduğu belli çocuğun biri
Bir yandan yaşının küçüklüğü gereği
Öte yandan ukala hocaların da,
Çocukların akıllarını bozmakta
Birebir olmalarından ötürü,
İki katlı sersem iki katlı haşarı,
Girip bir komşusunun bahçesine
Çiçekleri, meyveleri yolar dururmuş.
Bu komşuya, sonbaharda, Pomona Tanrıça
En güzellerini verirmiş meyvelerin.
Her mevsimi ayır güzelmiş bahçenin;
İlkbaharda da Flora
En güzel renklerini dökermiş oraya.
Adam öğrenciyi görmüş bahçede bir gün.
Seninki çıkmış bir meyve ağacına hoyratça,
Yoluyormuş tomurcukları bile
O canım, o nazlı umutlarını
O bolluk müjdecilerini bahçenin.
Dalları da kırmaya başlayınca
Bahçe sahibi bir adam yollamış okula
Gelsin de görsün diye öğretmen.
Hazret bir sürü çocukla gelmez mi?
İlkinden beterleriyle dolmuş bahçe.
Ukala işi ciddiye almış aklınca;
Zararı büsbütün arttırmış getirmekle
İyi eğitilmemiş bir haylaz sürüsünü.
Neden mi yapmış bunu? Çünkü
Vereceği cezanın bir ibret olması gerekirmiş,
Bütün öğrencilerin ömürleri boyunca
Hatırlamalıymış verecek olduğu dersi
Bunun üzerine Vergilius’tan Cicero’dan
Bir şeyler okumuş bilgilik sata sata.
Çektiği nutuk o kadar uzun sürmüş ki
Bahçenin altı üste gelmiş bu arada.
Nefret ederim nutuklardan
Yersiz ve tükenmez oldukları zaman.
Öğrencilerden beter bir şey varsa dünyada
O da ukala öğretmendir bence.
Hiç komşum olmasın daha iyi
Bu ikisinden biri komşum olacaksa.
Bu masalı da okuduktan sonra, aklıma Kayhan Hocanın 4. KZE Eğitimi sertifika töreninde söyledikleri geldi. “Biz öğretmenlerimizi bize öğrettikleri ile değil bıraktıkları duygularla hatırlıyoruz.”
La Fontaine’nin öğretmeninin onu vaazlardan bezdirdiğini ve onda ne kadar kötü duygular bıraktığını gördükçe, daha önce öğrencilerime attığım nutukları hatırlayıp irkildim. Acaba ben de öğrencilerimin biri ya da bir kaçında benzer bir bezginlik yaratıp, onlardan bir “Türk La Fontaine’i” yaratmış olabilir miyim? Umarım zaman şüphelerimi haksız çıkarır.