TÜRKİYE, ALMANYA, ETNİK KİMLİK VE MÜLTECİLİK

 

Türkiye ve ondan önce Osmanlı Devleti yüzyıllarca, Türk ve Müslüman kökenlilerin sığınma yeri olmuştur. Bugün Türkiye’de çok çeşitli Türki ve diğer etnik gruplar varsa, bu oluşumun neticesidir.

Osmanlı Avrupa’ya doğru geliştiğinde Türk nüfusu da iskân etmiştir. Aslında Anadolu boşalmıştır. Ancak ne zaman ki imparatorluk çökmeye başlamış, oraya iskân edilenler yabancı unsur olarak yerli halk tarafından Osmanlı’nın elinde kalan topraklara ilticaya zorlanmıştır.

 

AZINLIK TANIMAYAN BİR TARİHÇİ: İLBER ORTAYLI

Geçenlerde, kendisi de Kırım Tatarı olan medyatik meslektaşımız İlber Ortaylı, Türkiye’deki dini ve etnik kimliklerin söz konusu edilmesini görgüsüzlük saymıştı. Şahısların kendilerini nasıl ve hangi kimlikleri ile tanımlayacakları, kendi bilecekleri iştir ve bir haktır. Birilerinin hocaya meselenin görgüsüzlükle değil insan haklarıyla ilgili olduğunu hatırlatması yerinde olur.

Böyle görüşler aslında geçen asra aittir. Bugün hemen herkes kendi kimliğini öğrenmek ve vurgulamak istemektedir. Kimlik yüzünden devamlı kan akıtılmaktadır. Hala “bu kimlikler saçmalıktır” demek, ancak bağnaz bir siyasi görüşü tekrarlamaktan ileri gidemez.

Bugün ülkemizde Kürt, Rum, Ermeni, Roman gibi yerel topluluklar dışında çeşitli tarihlerde Balkanlardan, Kafkaslardan, Rusya’dan, Uzak Doğudan göç edenlerin kendileri değilse bile çocukları veya torunları yaşamaktadır.

Türki kökenli Kırım Tatarı da, Kazan Tatarı da, Özbek, Kazak, Kırgız, Türkmen, Azeri, Gagavuz vb. Türkiye’de mevcuttur. Buna ek olarak Adige, Şapsıg, Kabarda, Jane, Osetin, Çeçen, Avar, Gürcü, Arnavut, Boşnak, Arap, İranlı vb. halklar da ülkemizde bulunurlar. Çoğu artık Türkiye’ye entegre olmuştur ve Türkçeyi bilirler. Fakat bu, onların büyük çoğunluğunu kendi asıllarının inkârına götürmemiştir.

Doğru, bazı kimseler kendilerini bugün mevcut olmayan Osmanlı kimliği ile tanımlamaya çalışır. Osmanlılığın Türklük ile eşdeğer olduğu görüşü de doğru değildir aslında. Bu Osmanlılık nostaljiden başka bir şey değildir. Çünkü Osmanlı da çeşitli ırkların, dinlerin, dillerin, ulusların yaşadığı kozmopolit bir imparatorluk idi. Diğer bir gerçek ise bugün Osmanlı kimliğinin, Anadolu Türkleri ile Kırım Tatarlarının bazı mensuplarının dışında başka hiçbir etnik grup tarafından benimsenmemesidir.

 

 

MÜLTECİLER ÜZERİNDEN HESAP

Bugün Türkiye’de ciddi bir Suriyeli ve Iraklı mülteci sorunu bulunmaktadır. Sayısı iki milyonu aşan bu mültecilerin Avrupa’ya sızmasını engellemek için Ankara’ya 3 milyar Euro vaat bile edildi.

Aynı şekilde Afrika’dan göçmen akınını durdurmak için ise AP ayrıca 1 miyar 460 bin Euro’yu, bu konuda etkili olacak Afrika ülkelerine paylaştırmak üzere ödemeye karar verdi. Suriye’de ve Orta Doğu ile Afrika’nın çeşitli bölgelerinde iç savaş devam ettiği, can güvenliğinin kalmadığı ve açlık tehlikesinin arttığı müddetçe daha güvenli bölgelere ilticalar devam edecektir. Türkiye sığınılacak ülkelerin coğrafi açıdan en uygunu gibi gözükmektedir.

 

AVRUPA’NIN YUMUŞAK KARNI: MÜLTECİLER

Almanya’ya geldiğimizde ise şu gerçekle karşılaşırız: İkinci Dünya Savaşından sonra Almanya mağlup olunca doğudan batıya tahminen 14 milyon insan kaçmak zorunda kalmıştır. Doğu Prusya, Pomeranya, Yukarı Şeleziya, Bohemya, Zip, Reval, Romanya’daki Siebenbürgen ve Dobruca’dan milyonlar batıya aktı.

Kültürleri ve düşünce yapıları göçtükleri bölgelerdeki insanlarla bağdaşmadı. Ukrayna’nın Wolhynien kırsal kesiminden Rheinland’ın şehirlerine göçen köylüler veya Breslau gibi büyük bir şehirden Yukarı Bavyeva meralarına göçen şehirliler için yerli halka bağdaşmak çok zor oldu. Lehçeler, düşünce, inanç ve sosyal yapılar çok farklı idi. Adaptasyon çok zaman aldı. Türkiye’de de bu farklı olmadı.

 

Bugün Almanya tekrar ciddi bir mülteci sorunu ile karşı karşıya bulunuyor. Federal verilere göre sığınma isteyenlerin sayısı gittikçe artıyor. 1960-70’li yıllarda Almanya’dan sığınma isteyen Türkiye vatandaşları neredeyse başı çekiyordu. Şimdi onların yerini başkaları aldı.

2005 yılında sığınma isteyenlerin % 10,2’si Türkiye’den iken 2014’te bu rakam % 3,2’ye düşmüş. Sebebi ise başka ülkelerden daha fazla mültecinin gelmesinden kaynaklanıyor.

Almanya’dan sığınma talep edenlerin geldiği ülkeler, çoğunluk sırasına göre aşağıdaki gibi[1]:

  1. Suriye
  2. Sırbistan
  3. Eritre
  4. Afganistan
  5. Arnavutluk
  6. Kosova
  7. Bosna-Hersek
  8. Makedonya
  9. Somali
  10. Irak

 

 

Ateş düştüğü yeri yakar. O yüzden biz mülteci, göçmen, sığınmacı gibi konulara kendimizi alakadar ettiği kadar ilgi gösteriyoruz.

“İnsanın kurdu insandır” diye bir tabir var. Şayet ülkelerin yöneticileri bir takım diretmelerde bulunmasalardı, adaletli davransalardı iç savaşlar çıkmazdı. Ekonomiyi iyi yönetseler, yolsuzluklara yol vermeseler açlık, kıtlık olmazdı.

Alman halkının ıstırabının mimarı Hitler, Irak’ınki Saddam, Suriye’nin ki Asad, Libya’nınki Kaddafi vb. olmuştur. İşin özeti özgürlükler, kuvvetler ayrılığı ve gerçek demokrasilerin olduğu ülkelerde bu nevi kitlesel felaketler olmuyor.

 

 

[1] Das Bundesamt in Zahlen 2014,Asyl, Migration und Integration,

https://www.bamf.de/SharedDocs/Anlagen/DE/Publikationen/Broschueren/bundesamt-in-zahlen-2014.pdf?__blob=publicationFile (Erişlim: 10.11.2015)

 

Author: Nadir Devlet

Prof. Dr., Türk Dünyası tarihi ve uluslararası ilişkileri uzmanıdır. 20 ve 21. yüzyılda Rusya, Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk halklarının geçmişi, bugünü, siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik yapıları üzerinde yoğunlaşmıştır.

Share This Post On

Submit a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Share This